MEHMET AKİF ERSOY’A DAİR…
Kamuoyuna mal olmuş isimlerin etrafında kopan fırtınalar, çoğu zaman gerçeğin sesini bastırıyor.
Sosyal medyanın hızına, kulaktan kulağa yayılan iddiaların köpüğüne bir de “gizli tanık” ifadeleri eklendiğinde varın gerçekle doğruyu ayırt edin.
Son günlerde Mehmet Akif Ersoy hakkında yazılan çizilenler de tam olarak böyle bir muğlaklığın orta yerinde duruyor.
Ben Akif’le ne çok yakın oldum ne de çok uzak.
Bir kez röportaj yaptık, birkaç sahnede denk geldik, bazı toplantı ve davetlerde ayaküstü selamlaştık.
Bir insanı bu kadar tanımak yetmez elbette.
Ancak yine de bu kadarına dayanarak okuduklarım karşısında içimde bir sızı hissettim.
Yazılanlar doğruysa üzülmemek mümkün değil.
Ama yanlışsa, bir kumpasın gölgesiyse…
O zaman mesele sadece hukuki değil derin bir ahlaki yara haline geliyor.
“Kumpas” ihtimali, bir kişinin değil hepimizin vicdanını ilgilendirir.
Çünkü iftira ihtimali kul hakkının en ağır biçimlerinden biri.
Bu yüzden böylesi durumlarda en büyük sorumluluk, temkinli olmak.
Beklemek, görmek, incelemek, sorgulamak…
Bir insan gerçekten suçluysa gerçeğin er ya da geç ortaya çıkacağına inanmak gerekir.
Adalete güvenmek gerek.
Ama suçlu değilse o zaman adına yazılan her haksız cümlenin vebali........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein
Rachel Marsden