menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

YAŞAYAN CESETLERİN, ÖLÜDEN KORKMASI VE AŞK ALDATMACASI

9 0
11.06.2025

Ceset, soğuk mermerin üzerine usulca bırakılmıştı. Üzerindeki beyaz çarşaf ağır ağır sıyrıldığında, ölümün kokusu odaya yayıldı. Yoğun bakımın uzun nöbetlerinden kalma yaralar, morarmış ve kabuk bağlamış tenin üzerinde birer suskun çığlık gibi duruyordu. Zamanın izleri, yalnızlığın ve bekleyişin tüm ağırlığıyla çökmüştü bedenin üzerine.

Mekân loştu. Eski camilerin arka odalarında olurdu bu işler; rutubet kokusu, sabunla karışık sıcak su buharı duvarlara sinmişti sanki. Fayanslar, yaşanmış binlerce ölümü saklayan sessiz tanıklardı burada.

Hoca, Arapça dualarla başlamıştı çoktan. Ağzından çıkan her kelime, bu dünyadan öbürüne açılan bir kapıyı aralıyormuş gibi yankılanıyordu taş duvarlarda. Hüzünle karışık bir teslimiyet vardı sesinde. Elindeki tasla cesedin üzerine sıcak su dökerken, çıkan buhar bedenle havayı birleştiriyordu. Sıcaklık, ölümün donukluğunu geçici olarak kırıyor, ten hafifçe titriyordu—tıpkı hâlâ yaşıyormuş gibi.

Sıcak su cesedin üzerine her döküldüğünde, deri adeta yumuşuyor, hastane yatağında geçirdiği haftaların izleri gözle görülür hâle geliyordu. Kalçalarında yatak yaraları açılmıştı; bazıları derin, bazıları yüzeysel. Hoca, bir yandan sabunluyor, bir yandan nazikçe lifliyordu bedenin çürümeye yüz tutmuş yerlerini. Ten, kimi yerde koyulaşmıştı; özellikle parmak uçları, ölümün soğukluğuyla kararmıştı. Avuç içleri hâlâ hafifçe büzülmüş, son bir şey tutmaya çalışıyormuş gibi kapanıktı.

Hoca her dokunuşunda "Bismillah" diyordu. Su, sabun, lif ve dua… Hepsi bir araya gelip bu geçiş ritüelini tamamlıyordu. Her uzuv, belli bir sırayla, saygıyla, dikkatle yıkanıyordu. Önce baş, sonra sağ omuz, ardından sol… Sonra kollar, göğüs, karın, bacaklar ve ayaklar…

Mermerin üzerinde biriken sular, gri bir renge bürünmüştü........

© Enpolitik