menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“Bazen vazgeçmek, cesaretin başladığı yerdir.”

12 0
04.07.2025

Ofisin ağır havası, yıllardır açılmayan bir pencere gibi birikmişti binanın her köşesine. İçeride zaman durmuş, sadece takvim yaprakları düşmeye devam etmişti. Yönetici katındaki kapı her zaman aralıksız kapalı olurdu; patron, içerideydi ama varlığı sadece maaş bordrolarında hissedilirdi. Çalışanlar, onun yüzünü en son ne zaman gördüklerini hatırlamıyordu bile. Herkes ne yapması gerektiğini tahminlerle yürütüyor, kararlar ise ancak zaruret karşısında, en geç kalındığı anda alınabiliyordu.

Patron karar almak yerine kararları ertelemeyi, çatışmadan kaçmayı meziyet sanıyordu. Bir kriz patladığında odasına kapanır, telefonlara çıkmaz, e-postaları açmadan saatlerce bilgisayar ekranına bakardı. Onun liderliği bir hayaletin gölgesi gibiydi; var ama yok, dokunulmaz ama hissedilmez.

En kötüsü de buydu: Patronun dünyayla tek bağ kurduğu kaynaklar güvenlik görevlisi, temizlikçi ve danışmaydı. Onları sorguya çeker gibi konuşturur, çalışanlar hakkında duyduklarını not eder, ardından onları uyarılarla sindirirdi. Açık iletişim yerine dedikodu kanalları tercih edilir, şeffaflık yerine korku egemen olurdu. İnsanlar işlerini kaybetme korkusuyla susar, yenilikler ise giriş kapısında durdurulurdu. Girişimci fikirler değil, sessizlik ödüllendirilirdi.

Bu kaos içinde en çok yıprananlar, işini gerçekten önemseyenlerdi. Ne kadar çabalasalar da kararların gecikmesi, projelerin askıya alınması ve hiçbir şeyin zamanında onaylanmaması, herkesin enerjisini emiyordu. Her yeni güne eski sorunlarla........

© Enpolitik