menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

ERMENİ MESELESİ

13 0
27.06.2025

Ermeniler bir zamanlar Osmanlı şemsiyesi altında gayet halinden memnun halde yaşayan Millet-i Sadıkamızdı. Ne var ki; Osmanlı tarih sahnesinde çekilince batılıların truva atı rolüne bürünüp kimi zaman piyon, kimi zamanda dış politika arenasında kullanılan ucuz satranç malzemesi olarak karşımıza çıkar.

Ermeniler Fransız ihtilali sonrası tüm dünyada dalga dalga yayılan menfi milliyetçilik rüzgârlarının etkisiyle kanayan yumuşak karnımız olmuşlardır hep. Her ne kadar I. Dünya Savaşı yıllarında Rus-Ermeni ittifakının Anadolu ve Acara’da müttefiklerle beraber Osmanlıya karşı savaşarak Millet-i Sadıkamız olmaktan çıkıp sadakatsizlik gösterseler de umduklarını bulamayıp hevesleri kursaklarında kalacaktır elbet. Öyle ki bir süre destek gördüğü müttefikler yenilince onlarla bir araya gelemeyecek şekilde dağılıverirler. İşte Osmanlı’ya nankörlük yapmanın bedeli olarak dağınık halde dünyanın değişik yerlerinde yalnızlık girdabına düşeceklerdir. Hiç kuşkusuz bunda Bolşevik-Taşnak ittifaklarının Bakü’de işledikleri soykırımların, Nargin esir kampındaki insanlık dışı uygulamaların ve bir dizi mezalimlerin çok büyük etken payı vardır.

Düşünsenize halen bugün olmuş gelinen noktada tarihten yeterince ibret almadıkları o kadar net ortada ki bir türlü iflah olmuyorlar. Hani huylu huyundan vazgeçmez derler ya, aynen öyle de bir bakıyorsun ABD’de ve Batıda lokalize olmuş üçüncü kuşak diyebileceğimiz Diaspora Ermeni lobileri her fırsatta sözde soykırım mitini canlı tutmaya çalışmaktalar. Nitekim uluslararası arenada yaptıkları lobi faaliyetleriyle 24 Nisan 1965’ten bu güne Ermeni soykırımı iddialarını sürekli kaşıyıp gündemde tutmaya çalışmaları iflah olmayacaklarının bariz göstergesidir zaten. Hakeza bu uğurda özellikle 1973-1985 yılları arası ASALA’yı kullanarak terör eylemlerine tevessül etmeleri de huylu huyundan vazgeçmeyeceklerinin bariz göstergesini teşkil etmekte. Hatta yetmedi 1990-2005 yılları arasında Diaspora merkezli faaliyetlerle sahne alıp uluslararası platformda Türkiye’yi sürekli köşeye sıkıştırma yönünde çaba içerisine girmekle de kurnaz tilki rolü oynamaktalar. Oysa Ermenilerle tarihi süreç içerisinde iyi günde kötü günde kader birliği yaşamışlığımız söz konusuydu. Maalesef sonradan her ne oluyorsa küresel güçler tarafından aparat olarak kullanılıp üzerimize salınan kullanışlı malzeme olurlar. Şayet Ortadoğu denklemi içerisinde kullanışlı malzeme olarak alet olmasalardı hem Osmanlıyı arkadan hançerleme durumuna düşmeyeceklerdi hem de bizim nezdimizde her daim Millet-i Sadıka olarak bağrımızda değer kazanıp yalnızlık girdabına düşmeyeceklerdiler.

Tarih boyunca sürdürdüğümüz dostluğumuz derin güçleri rahatsız edip hesaplarını altüst etmiş olsak gerek ki sürekli tehcir konusuyla mercek altına alınıp güya Ermenileri zorla topraklarımızdan göç ettirdiğimiz işlenir habire. Öyle ki yalan yanlış bilgilerle tehcir hadisesi hedefinden saptırılarak dünya kamuoyuna soykırım şeklinde sunulmakta habire. Oysa tehcir başka bir hadise, soykırım başka bir şeydir. Belli ki sapla samanı birbirine karıştırılmakta pekte mahirler. İlla soykırımdan söz edilecekse de, 12 Eylül öncesi Ermeni ASALA örgütünün işlediği kanlı cinayetler dünya kamuoyuna örnek gösterilmeliydi. Ki; o yaşanan kanlı cinayetlerin acıları hala sinemizde dinmişte değil. Üstelik bu cinayetler işlenirken de........

© Enpolitik