menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

DÜRÜST YÖNETİM VE SİVİL İKTİDAR

13 0
18.10.2024

Türkiye’nin göz önünde bulundurması gereken asıl problem iyi niyetle dürüst idare etmeye çalışanların önünün kesilmeye çalışılması, israf çarkının devamından yana tavır konulması sivil inisiyatifin bastırılmak istenmesi, hantal bürokrasinin varlığı ve siyasi kirliliktir.

Bir yerde dürüst yönetim yoksa o yerde şer güçlerin cirit attığı ortam var demektir. Hatta böylesi ortamlarda kan, gözyaşı ve zulüm de var demektir. Her ne kadar şer güçler hemen her ortamı kana bulayıp zulmetseler de ilahi adalet tecelli ettiğinde bir anda her şey temizlenebiliyor. Dahası eninde sonunda “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste” atasözü yerini bulduğunda kazanan hak hukuk olabiliyor.

Dürüst yönetimi ilke edinen Sivil iktidar hak ve adaleti yaymak için vasıtadır sadece. Dürüst, Hak ve Adaletin galip geldiği dönemler için meşhur Fransız düşünür Pascal’ın; “Dünyanın en güçlü devletinin başında bulunup, kendi emeğinin geliriyle geçinen tek hükümdar büyüğü Türk hükümdarıdır” sözleri elbette ki kayda değerdir. Bu sözler aynı zamanda hem Osmanlı’nın dürüstlüğünü, hem gücünü, hem de Kanuni Sultan Süleyman’ın deha çapında kanuni şahsiyetini hatırlatır bize. Nitekim ABD senatosunda dünyanın en büyük kanun yapıcıları arasında bizden sadece Kanuni’nin adının anılması Osmanlı dürüstlüğünün ve aklının ne demek olduğunu ortaya koyar. Şimdilerde o dürüstlükten, o akıldan, o güçten ve o kanunnamelerimizden eser kalmasa bile, yine de 2002 sonrası dönem itibariyle hızla kalkınan ülkelerin arasına girer durumdayız. Bakınız Alman ve Japonlar ikinci dünya savaşının harabelerinden toz toprak içinden çıkıp süper güçlerle yarışır konumuna gelirken biz daha henüz yeni yeni toparlanıp kendimize gelir gibiyiz. Hele şükür IMF’ye olan borçların bitmesi, Türkiye’nin dört bir yanında demir ağlara kavuşuyor olması ve Asya’yı Avrupa'ya bağlayan Marmaray projesinin hayata geçmesi gibi daha nice kalkınma hamleleri geleceğe olan ümitlerimizi yeşertmekte de.

Maalesef ülkemiz Menderes ve Özal dönemleri hariç 2002 yılına gelene dek doğru dürüst yönetilememiş, siyasi kirlenmişlik ve askeri vesayet sisteminin galebe çalması geri kalmamıza yol açmıştır. Bakınız Japonya 1950’lerde fert başına düşen milli gelir düzeyi Türkiye’ye kıyasla düşük olmasına rağmen, hızla toparlanıp dünyanın ikinci büyük ekonomik potansiyel konuma gelebilmiştir. Bizde durum vaziyet ise en yakın tarihten örnek verecek olursak 2002 öncesi ANASOL hükümeti döneminde gayri safi milli hâsılamızın dibe vurması doğru dürüst idare edilmediğimizin bariz örneğini göstermekte. Üstelik o yıllarda dış borcun tavan yapmasının yanı sıra sırtımıza bindirilen ağır faiz borç yükü ekonomiyi felç etmiştir. Değim yerindeyse IMF’den alınan her 1 dolar topluma 3 dolar borç olarak yansımıştır. Tabii bitmedi dahası var, yine o yıllarda israf ekonomisinin kol gezdiği, tepedekilerin lüks yaşadığı, idare edilen % 8 kesimin enerji yakıtı olarak tezek kullandığı, parlamentonun bir saatlik bilânçosunun 1 milyar 500 milyon olduğu veya bir aylık tüketiminin 1 trilyonu aşan parlamento döneminin yaşandığı günlerden bugünlere geldik. Tabiî ki böylesi eski Türkiye iktidarlar dönemi oluşumlarından okul, su, yol ve halkın derdine derman olması beklenemezdi. Düşünsenize o yıllarda ülkemizin bir ucunda Mercedes varı hayat, diğer ucunda kağnı varı bir hayatı reva görenlerin yaşattıkları dengesizlikler ortada iken hala kendini ulusalcı ve milliyetçi diye takdim eden birtakım insanların Türklükten bahsetmeleri akla ziyan bir davranış olsa gerektir. Oysa milliyetçilik sözle değil uygulamayla anlam kazanır. İşte bu yüzden bize milliyetçilik üzerinden geçinenlerin hamaset söylemleri değil, bilakis Özal’ın “21. yüzyıl Türk asrı olacaktır” sözleri daha çok inandırıcı geliyor.

Peki ya, bürokrasimiz nasıl derseniz, o da evlere şenlik, dünde halktan kopuktular bugün de değişen hiçbir şey yoktur yine aynılar. Onlar hiçbir zaman değişmediler değişmezler de. Zira halka hizmet anlayışı yerine koltuk sevdasına düşmüşler, sahip oldukları koltukları milletin lehine kullanmak varken babalarının çiftliği gibi........

© Enpolitik


Get it on Google Play