menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

ANADOLU ALEVİLİĞİNİN DOĞUŞU VE ERDEBİL ŞEYHİ

7 3
05.12.2025

Moğol kasırgasının ardından Türkistan’ın (Maveraünnehir) yeniden hayat bulmasında en büyük pay sahibi hiç kuşkusuz Emir Timur’a ait bir şandır. O Harezmî ve Altınordu devletlerine karşı açtığı mücadelelerde büyük zafer kazanmışlığı bir yana hem saltanatlarına son vermiş hem de yönetimi boyunca bir dizi reformlara imza atmış bir emirdir. Şayet onda bir eksiklik aranacaksa da, belki Osmanlıya karşı bir dizi kıyasıya yaptığı savaşlar eleştirilebilir. Ankara savaşı bunun en tipik örneğini teşkil eder zaten. Maalesef Türk’ün Türk’le imtihanı diyebileceğimiz tarihin bu iki umut kaleleri güçlerini birleşecekleri yerde birbirlerini hırpalamayı yeğlemişlerdir. Kaldı ki Timur’un Anadolu’yu istilasını fırsat bilen küffar ehli, hemen ortaya çıkan boşluktan istifade mal bulmuş mağribi gibisine Selanik ve bir takım yerler Müslümanların elinden çıkmış olur. Bu yüzden Osmanlı kaynaklarında Timur; “fitne zuhur” sıfatı ile anılmıştır hep. Osmanlı besbelli ki, “Fitne insan öldürmekten daha şiddetli bir kötülüktür (küfürdür)” (El-fitnetü eşeddü min el-katli-Bakara-191) ayetinin mana ve ruhundan hareketle böyle bir tanımlamada bulunmayı yeğlemiştir. Ancak şu da var ki; Timur’un dışa karşı yaptığı seferlerde Osmanlıya karşı tutumunu hariç tuttuğumuzda son derece gözü kara olduğunu, içe karşı ise son derece mütevazı bir karakter abidesi örneğini sergilediğini görürüz. Yani o dışa karşı çetin, kendi içinde ise merhamet abidesidir. Bakınız bir defasında meşhur tarihçi İbn-i Haldun’la baş başa otağında buluştuklarında bir takım kaynak bilgilere dayanaraktan Timur’un yüzüne karşı övgüler yağdırmıştır. Ancak bu övgüler karşısında Timur islimini bozmaksızın kendi alçak gönüllüğüne yakışır bir şekilde; “Ben sadece Moğol Hanların vekiliyim” diye cevap vermesi mütevazı yönünü ortaya koymasına ziyadesiyle yetmiştir. Bu arada şunu belirtmekte fayda var; Timur’un sülalesi Çağataylardan Barlaslara (Moğollara) dayandırılsa da sonuçta ailesiyle birlikte Türkleşmiş olduklarından, Türk emiri olarak yâd edilmiştir hep.

Timur aynı zamanda dindar bir kişiliğe sahip olmanın ötesinde her yaptığı seferlerde davasına meşruiyet kazandırmak adına ulemanın fetvasını almayı ihmal etmeyecek kadar da ruh iklimine sahip bir emirdir. Keza aynı halet-i ruhiye hassasiyeti gönül sultanlarına duyduğu büyük hürmetin göstergesi olarak yaptıkları inşa faaliyetleri içinde geçerlidir. Öyle ki o, toplumun önem verdiği manevi önderler için türbeler inşa etmenin ötesinde........

© Enpolitik