11 EYLÜL İKİZ KULELER OPERASYONU
Gerek 1993 Dünya Ticaret Merkezi’nin bombalanması olsun, gerek 19 Nisan 1995 Oklahoma City bombalanması olsun, gerekse 11 Eylül 2001 İkiz Kulelere yönelik kamikaze uçak saldırısı olsun hiç fark etmez, sonuçta her üçü de insanlığın hafızasında unutulmayacak acı izler bırakan hadiselerdir. Şüphesiz bu hadiselerde bize en acı gelende işin içinde hep Müslüman parmağı aranmış olmasıdır. Nasıl mı? İşte Oklahoma City patlamasına bir baktığımızda olayın hemen akabinde ‘Nation Of İslam harekâtı’ ve İran merkezli bir ilişki ağı arandığı gözlerden kaçmaz. Keza aynı ön yargı ağı 11 Eylül İkiz Kulelerinin vurulma hadisesinde de yaşanır. İlginçtir İkiz Kulelerin vurulma anıyla neredeyse haber ajanslarına düşme anı denk diyebileceğimiz bu olayın faturası derhal sıcağı sıcağına Usame Bin Ladin ve adamlarına çıkartılabiliyor. Ancak bazı öyle olaylar var ki işin ucu kendilerine dokunduğunda bu fatura kendilerine çıkarılmaz, tıpkı 1993 yıllarında Amerika’nın Texas eyaletinde bir çiftlik evinde David Koresh’in yetmiş altı arkadaşıyla birlikte dört ATF ajanını öldürüp ardından intihar etme hadisesinde olduğu gibi sessizlik tercih edilir. Ya da Oklahoma City olayının bir yıl öncesinde, yani 24 Şubat 1994 Yahudi Baruch Goldstein tarafından gerçekleştirilen anlık baskınla yirmi dokuz Filistinlinin El Halil camiinde hunharca katledildiği hadisede olduğu gibi gıkları çıkmaz moda girerler. Gıkları çıkmaz elbet, ne de olsa teröristler kendi adamları, dolayısıyla ne Federal Araştırma Büronun 51 günlük Waco kuşatmasıyla çiftlik evinde yetmiş altı arkadaşıyla beraber yanıp kül olan Hıristiyan Fundamentalist David Koresh, ne de Baruch Goldstein radikal terörist ilan edilir.
Hele bir takım olaylar da vardır ki, nerden gelindiği bilinmeyen hadiselerde bir bakıyorsun olayın şekli şemaili değişip Müslüman avcılığına dönüşebiliyor. Adamların ne de canı kıymetliymiş, kırk yılın başında İkiz Kuleler kamikaze hadisesiyle bir kez kalbinden vuruldu ya, adeta dünyayı altını üstüne getirecek zulmün her tür uygulamasını mazlum milletler üzerinden yaptılar. Oysa bu yaşadıkları teyakkuza geçiş halinin bin misli mağduriyeti tüm mazlum milletler hemen her gün yaşıyor. El insaf, sanki onların canı canda diğerlerinin canı patlıcan... Bikere terör terördür, asla terörün kırmızısı, yeşili olmaz, azcık vicdanı olan her insanın terör nerden gelirse gelsin şiddete lanet okuyup karşı koymak durumundadır. Maalesef Batı insanında vicdan hak getire, kendi mahallerinde bir olay vuku bulsa üstlerine hiç toz kondurmazlar, derhal cadı avcılığına soyunurlar. Dedik ya, adamların ne de canları kıymetliymiş. Hele 11 Eylül İkiz Kuleler vurulma hadisesinin hemen arkasından kimliklerinde Abdullah, Muhammed vs. isimli yazılı insanların yurt dışına iş icabı gitmeye bir görsünler hemen tepeden tırnağa didik didik aranmalarının yanı sıra ayrıca ekstradan parmak izleri alınmak suretiyle ancak geçiş yapabilmekteler. Güya burası özgürlükler ülkesi imiş, hem nasıl özgürlük ülkesi ise bu denli sıkı takip kontrollere tabii tutulan Müslümanlar bu ülkede artık adını gizler hale gelmişlerdir. ABD özgürlükler ülkesi olarak övüne dursun, 11 Eylül İkiz Kulesi operasyonuyla birlikte bundan böyle bu ülkede yaşamanın adeta işkence olduğu gerçeğini örtbas edemeyecektir.
Aman Allah’ım neydi o günler, şöyle bir Müslüman’ın her sabah iş, alışveriş ya da okula gitmek için evinden çıkıp sokak gösterilerinin atmosferi ve öteki muamelesi bakışları arasında yola koyulduğunda iç dünyasında yaşadığı o incinmişliği veya psikolojik yıkımı bir düşünün. Şimdi sormak gerek, böyle cinnet tablosu bir ülkede bu ruh haliyle yaşamak bir kâbus değil de peki ya nedir? Akıl tutulması mıdır nedir bilinmez ama şu bir gerçek ellerine tutuşturulan etnik ve dinsel ayrımı çağrıştıran o pankartlara baktığımızda ABD’nin o çok övündüğü ‘Bağımsızlık Bildirgesi’nin ilkelerini bizatihi kendilerinin çiğnediklerinin en bariz delili olmaya yeter artar da. Belli ki onların derdi davası yurttaşlık, insan hakları, özgürlük filan değilmiş. Dedik ya, dert dava gerek Oklahoma patlamasıyla 3 - 4 yaş arası çocukların canına kıyıldığı cinayetlerin, gerekse 11 Eylül İkiz Kulelerinin enkazı altında can veren sivil insanların hesabını Müslümanlara çıkarma çabasıdır. Onlar için varsa yoksa kendi çıkarları çok öncelikli davadır.
Her ne kadar onlar için, hele bilhassa baronlar açısından insan hakları gibi hassas konular pek kıymet ifade etmese de, bizim açımızdan en öncelikli değerdir. Zira biz insanı Allah’ın mukaddes emaneti biliriz,........
© Enpolitik
