menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

NİYAZİ YILDIRIM GENÇOSMANOĞLU - VI

24 0
30.08.2025

Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu; başı dik, alnı ak ve dâvâsı Hakk olan, “Kevser akan ‘Gül’ kokan[1]; Anadolu’nun alın teri, “Bu Ülke”nin[2] yerlileri, Türk’ün yürek sesi, Türk Dünyası’nın beşik kertmesi ve ideâlizmin son efsânesi diye vasfettiğimiz, “Vatanımın he ekmeğini yemişim, ha uğrunda kurşun[3] diyerek1980 öncesi aziz Türkiye’mizin komünist işgale uğramaması için ölümüne mücâdele verip son vatan müdafaasında “Toprağa Can Eken[4], fakirin de “Onlar[5] dediği, baharlarına kan damlayan, ama bu aziz vatana kızıl postalları bastırmayan, “Âsım’ın nesli”nin[6] 1980 öncesindeki temsilcileri olan ülkücü şehitlere de hüzün dolu destanlar yazmış ve günümüz Alperenlerini şu beyitlerle anlatmıştır:

Fedâ ettik en sevgili, al kınalı koçları
Güneşin tez doğmasını istemekti suçları.

Bıyıkları terlememiş genç irisi şehitler
Neslimizin yedi gökte parıldayan burçları.

Mayaları Oğuz Atam, Dedem Korkut mayası,
Karılmıştır Son Peygamber duâsıyla harçları.

. . .

Yeşil ekin, körpe filiz, al tomurcuk güllerle
Yedi rengin koyusundan bezeliydi taçları.

Cepleri boş, hep yarı aç, giysileri yalın kat...
Süleyman’ca duygularla dopdoluydu içleri.

Gelişleri akıl almaz efsâneler gibiydi,
Destanları kıskandırdı bu dünyadan göçleri

Ruhlarını ihlâs ile devrettiler Allah’a
Kapanırken bizde kaldı gözlerinin uçları.
. . .

Koç yiğitler, cins atlara bütün binip gittiler.
Heves dolu, ümit dolu, ülkü dolu hurçları.”[7]

Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu; “Kumaşları bayrakların kumaşıyla birlikte dokunan, hamurları Allah’a adanan kurbanlık koçların hamuruyla yoğrulan, sütleri haysiyet ve ferâgatin imbiğinden geçirilmiş” olan, “bir ekmeği bölüşmüş, bir battaniyeyi, bir endişeyi, bir ümidi paylaşmış, ölümle hayat arasındaki ince çizgide hayatla veya ölümle kucaklaşan[8] ve “gök ekinken biçilen” Ülkücü Şehitler için “Oğullar” şiirinde, “Onlar”ın destanlarını mübârek analarımızın dilinden şu mısrâlarla kaleme almıştır:

Vatan oğul…Bayrak oğul! Devlet oğul… Can oğul…

Sevmek nedir?.. Bunu bilen aşıklara Bismillah…

Bu oğullar Sümeyye can analardan doğdular

Rabbi yesir’ dileklerden, beşiklere Bismillah…

. . .

Ad verirken, ilk ezandan, ilk duyduğun kelâmda

Göz ve gönül aydınlatan ışıklara Bismillah…

Emeklerken diz vurduğun, iz vurduğun her yere,

Ayaklanıp atladığın eşiklere Bismillah!

Ak höllükler eleyip de belediğim can oğul…

Ninnilere, destanlara, koşuklara Bismillah…

Hem doğurdum hem büyüttüm, ısmarladım ve dedim;

Vatan için bütün yavan yaşıklara Bismillah…

Gazi oğul, şehit oğul, îman oğul, din oğul,

Ak döşünden kan fışkıran deşiklere Bismillah…

Düşte gördüm: Kanlı başın, Peygamber'in dizinde…

Ocaklara, eşiklere, beşiklere… Bismillah…[9]

Allah, vatan, bayrak, din, devlet ve millet yolunda hayatını vakfetmeyi cana minnet bilen, bu uğurda çileyle, işkenceyle, sürgünle, zindanla, îdamla imtihan edilen, “Kanımız aksa da zafer İslâm’ın” diyerek “Bir Hilâl uğruna” gurûb eden, “Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz”[10] düşüncesi ve “Hubb-ül vatan minel îman[11]* inancıyla “Bir gül bahçesine girercesine[12] şehâdete yürüyen “Süphan Göğüslü Yiğitler”in[13]; gözlerimizi yaşartan ve yüreklerimizi yakan destanlarını da Gençosmanoğlu unutulmaz sagularla dile getirmiştir.

İşte bu ağıtlardan birisi de; Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğrencisi olan, Marksist militanlar tarafından, Ankara Teknik Yüksek Öğretmen Okulu’nda 72........

© Enpolitik