Tek Milleti Tanımlayan Üst Kimlik Türkiye’nin Güvencesi mi?
Türkiye Cumhuriyeti’nin Tek Siyasi Kimlik Anlayışı: Anayasa 66. Madde ve Toplumsal Birlik Tartışmaları
Türkiye Cumhuriyeti’nin temel yapısını ve toplumsal kimlik anlayışını şekillendiren Anayasa’nın 66. maddesi, vatandaşları tek siyasi üst kimlik altında toplayan madde, farklı etnik kökenler, diller, dinler ve mezheplerin varlığını inkâr etmez; aksine, tüm vatandaşların yasalar önünde eşit olduğunu vurgular. Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren bu anlayış, Türkiye’deki farklı kimliklerin varlığını kabul etmiş, ancak onları tek ulusal kimlik çatısı altında birleştirmiştir.
Anayasal Kimlik ve Tarihsel Eşitlik İlkesi
Anayasa’nın 10. maddesi, vatandaşların dil, ırk, renk farkı gözetmeksizin eşit olduğunu belirtir. Tarihsel olarak, 1965 yılına kadar yapılan nüfus sayımlarında vatandaşların etnik kökenleri sorulmamış, bu da devletin resmi olarak tek bir siyasi üst kimlik anlayışını benimsediğinin göstergesidir. Türkiye Cumhuriyeti, farklı kimlikleri yok saymak yerine, onları “Türk” kimliği altında birleştirmiştir. Bu kimlik, sadece etnik tanım değil, aynı zamanda siyasi ve hukuki bir bağdır. Bu bağlamda, anayasal eşitlik ilkesi tarihsel süreçle iç içe geçerek Türkiye’nin ulusal kimliğinin temel taşını oluşturur.
Tarihsel Süreç ve Millî Birlik
Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı Devleti’nin devamı niteliğinde kurulmuş ve Anadolu’daki Türk devletlerinin mirasını taşımıştır. Anadolu’nun adı 11. yüzyıldan itibaren “Türkiye” olarak anılmış, Osmanlı Devleti ise Batı haritalarında “Türk İmparatorluğu” olarak yer almıştır. Cumhuriyet’in kuruluşunda “Kürdistan” diye bir devlet yıkılmamış, Kürtçe eğitim yasaklanmamış, ulusal bir Kürt bağımsızlık........
© ENP Haber
