Müslüman-Sosyalist-Feminist Siyaset ve Türkiye’nin Üç Kutbu
“Arkadaşımız Fuat Kına, Türkiye’nin mevcut siyasi kutuplarını tahlil ederek müslüman-sosyalist-feminist bir okuma gerçekleştiriyor. Yazı, ezilenlerin mücadele deneyimlerinden doğan ve henüz adını konmamış bir siyasal yönelimin gücü ve imkanı üzerine düşünmeye davet ediyor.”
Ezme-ezilme ilişkilerini tersyüz etme iddiasıyla yola çıkan mücadelelerin önemli bir kısmı, ne yazık ki ya dar kadroların sınırlarını aşamıyor, ya da Türkiye’nin egemen iki siyasal kutbunun yerleşik kültürel çerçeveleri içinde etkisizleşiyor. Tam bu noktada, memleketin sınıfsal, toplumsal cinsiyete dayalı ve etnik temelli çelişkilerini mevcut kültürel kampların diliyle yeniden üretmeden ele alabilecek; bugünkü sosyalist feminist siyasetin ulaşamadığı geniş bir toplumsal zemine temas edebilecek bir siyasal yönelime olan ihtiyaç daha da belirginleşiyor. Peki, Müslüman sosyalist feminist (MSF) siyaset bu ihtiyaca nasıl ve nereden yanıt verebilir?
Yakın zaman önce kamusal ideolojileri şehir düzeyinde analiz ederek, merkez partileri ya da siyasal elitleri bypass edip doğrudan sıradan halkın gündelik siyasal eğilimleri üzerinden Türkiye’nin ideolojik eksenlerini ve kutuplarını ortaya koyan bir çalışma gerçekleştirdik (Kına, 2024). Analiz temelde tabandaki ayrışmaların tek başına klasik sol–sağ gibi bir eksen üzerinden anlaşılamayacağını ortaya koyuyor. Bulgulara göre Türkiye’de taban siyaseti, iki ana eksen ve üç kutup etrafında şekillenen kompleks ama oldukça analitik bir kompozisyondan oluşuyor. Bu yazı, ilgili analizin sonuçlarının kısa bir özetinden yola çıkarak Türkiye’de MSF siyasetinin konumuna ve işlevine dair bir akıl yürütmeye dayanıyor.
Türkiye’de siyaset yıllardır seküler sol ile muhafazakâr sağ arasında sıkışmış iki kutuplu bir düzen içinde düşünülüyor. Oysa bu denklem, toplumsal gerçekliğin yalnızca bir parçasını yansıtıyor. İnsanların gündelik sosyal medya paylaşımlarını gerçek nüfusa projekte ederek icra edilen analiz, Türkiye’deki kamu ideolojilerinin yalnızca sol–sağ üzerinden değil, aynı zamanda belirgin bir seküler–dindar ekseniyle birlikte düşünülmek zorunda olduğunu ortaya koyuyor. Çalışmanın ampirik çıktılarına göre bu iki eksen birbiriyle eş düzeyde önemli. Birinci eksen, sosyalizm, sosyal demokrasi, feminizm ve Kürt hareketi gibi ideolojilerin bir ucunda; Kemalizm ve milliyetçiliğin ise diğer ucunda yer aldığı siyasi eksen. İkinci olarak, bir yanda Kemalizm ve feminizmin, diğer yanda ise İslamcılık ve muhafazakârlığın temsil ettiği kültürel eksen. Aşağıdaki figür ideolojilerin bu iki eksen (x ve y eksenleri) içerisindeki konumunu gösteriyor. Kelimelere dökünce karmaşık gözüken bu iki eksenli ideolojik çerçeve aslında figüre bakarak kolayca anlaşılabilir.
Bu noktada, analizde kullanılan verinin tümüyle sıradan vatandaşların gündelik paylaşım deneyimleri ve bunların şehir seviyesindeki ortalamaları üzerinden hesaplandığını bir kez daha vurgulamak yerinde olabilir. Zira ne elitler düzeyinde ne de kuramsal olarak İslamcılığın ve muhafazakarlığın sola Kemalizmden daha yakın olduğunu söylemek gerçekçi olmazdı. Ancak taban siyasetindeki denk gelişler açısından Kemalizmin genelde sağ seküler bir coğrafi yoğunlaşma ile atbaşı gitmesi, ya da Türkiye işçi sınıfının dini yönelimleri düşünüldüğünde İslamcılığın hafifçe sola doğru yatık olması anlamlı gelebilir. Gebze sanayi havzasının zaman içerisinde sosyalist solun kalesinden milli görüşün kalesine dönüşmesi bunu doğruluyor.
Bu iki eksen etrafında şekillenen ideolojik konumlanmalar, şehir düzeyindeki dağılımlar üzerinden okunduğunda, üç temel küme, kutup veya blok ortaya çıkıyor: Batı ve Güney kıyılarında yoğunlaşan, merkez/sağ eğilimli, seküler bir blok; İç Anadolu ve Karadeniz’de yoğunlaşan, sağ-muhafazakâr ve dindar bir blok; ve özellikle Kürt illerinde öne çıkan, sol eğilimli ve yine yoğunluklu olarak dindar kültürel kodlara sahip üçüncü bir blok. Çalışma esasında hiçbir seçim ya da parti analizine dayanmadığı halde, bu üç kutbun dağılımını incelediğimizde adeta Türkiye’nin 2024 yerel seçim sonuç haritası gibi bir tablo karşımıza çıkıyor. Buna göre Türkiye’nin taban siyasetinde AKP-MHP-BBP-YRP-SP gibi partilere denk sayılabilecek merkez sağ ve dindar, CHP-İYİP gibi partilerde temsil bulan merkez sağ ve seküler, Kürt Hareketinin belirleyici olduğu coğrafyada kendisini hissettiren sol ve dindar şeklinde üç temel taban eğilimi öne çıkmış durumda.
Türkiye haritası üzerinde sol ve dindar diye etiketlenmiş bir blok görmek Türkiye’nin batısındaki okuyucuyu şaşırtmış........
© Emek ve Adalet Platformu
