menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Paralel evrende enerji açığıyla mücadele

9 1
01.05.2025

Düşünsenize, şartları bizimkine çok benzeyen paralel bir evrende, bir akşam bakanlar kurulu toplantısı sonrası Enerji Bakanı basın mensuplarını karşısına almış çok önemli açıklamalar yapmak üzere hazırlanıyor. Alanda sessizlik hakim olunca kısık sesle en öndeki kıdemli basın emekçilerine “başlamaya hazır mıyız?” diye soruyor ve ardından sesininin tonunu iyice güçlendirerek başlıyor açıklamasına…

“Kıymetli basın mensupları, son gerçekleştirdiğimiz bakanlar kurulu toplantısında Türkiye’nin acilen enerji açığını kapaması gerektiği hususu konusunda kararlar aldığımızı ve bunu bir aksiyon planına bağlayacağımızı ifade etmiştik. Bu akşam detaylı bir plan üzerinde kurul üyelerinin katkılarıyla mutabık kaldık. Aldığımız kararları sizlerin aracılığıyla aziz milletimize paylaşmak adına karşınızdayım.

Evet, Türkiye’nin 21. yüzyıldaki kalkınma mücadelesi artık yalnızca büyüme rakamlarıyla değil, bu büyümenin niteliğiyle, sürdürülebilirliğiyle ve kaynak bağımsızlığıyla ölçülmektedir.

Enflasyon, döviz baskısı, dış ticaret açığı, jeopolitik riskler gibi ekonomik dalgalanmaların merkezinde yer alan en stratejik kalemlerden biri enerjidir.

Her yıl 40 milyar dolara yaklaşan enerji ithalatı, Türkiye’nin cari açık sorununu derinleştirirken, aynı zamanda döviz rezervleri üzerindeki baskıyı artırmakta ve dışa bağımlılığı kronik hale getirmektedir.

Ancak bu tablo kader değildir.

Türkiye, sahip olduğu doğal güneş potansiyeliyle enerji alanında tam bağımsızlığa giden bir yol haritası çizebilecek ve bu yolda emin adımlarla ilerleyebilecek kudretli ülkedir.

Eğer bu potansiyel doğru bir finansman modeli, güçlü bir yerli sanayi altyapısı ve toplumsal katılımla desteklenirse, sadece elektrik üretimi değil, ekonomik egemenlik de yeniden inşa edilebilir.

Türkiye’nin yıllık elektrik tüketimi 330 TWh civarındadır ve bu rakam her yıl artmaktadır. Üretim ise yaklaşık 320 TWh seviyesindedir. Bu tablo teknik olarak yaklaşık 10 TWh’lik bir açık anlamına gelse de gerçek enerji açığı bunun çok ötesindedir.

Asıl açık; kaynak çeşitliliğinde, arz güvenliğinde ve maliyet kontrolündedir. Türkiye’nin güneş enerjisi potansiyeli yıllık 380 milyar kWh düzeyindedir. Bugün bunun yalnızca yüzde 5’lik bir bölümü değerlendirilmektedir.

Oysa bu potansiyelin 150–200 milyar kWh’lik kısmı ekonomik olarak da kullanılabilir niteliktedir. Bu da, Türkiye’nin elektrik ihtiyacının yüzde 60’ından fazlasının yalnızca güneş enerjisiyle karşılanabileceği anlamına gelir. Ancak böyle bir dönüşüm yalnızca kurulumla değil, akıllı bir finansman modeli ve topyekûn bir kalkınma stratejisiyle mümkündür.

Bu dönüşümün finansmanı için önerilen model, Türkiye GES Fonu’dur. Sermaye Piyasası Kurulu denetiminde faaliyet gösterecek bu tematik fon, hem devlet hem de halk kaynaklarını bir araya getirerek yatırımları toplumsallaştıracaktır. Fonun kurucuları arasında Hazine ve Maliye Bakanlığı, Türkiye Varlık Fonu, kamu bankaları ve özel sektör enerji şirketlerinden oluşan bir konsorsiyum yer alacaktır.

Bu yapı içinde bireyler de tahvil ve sukuk modelleriyle fonun doğrudan yatırımcısı haline gelecek, sadece tasarruflarını değerlendirmekle kalmayıp, aynı zamanda enerji sisteminin ortağı olacaklardır.

Şirketlerimiz ve vatandaşlarımız için enflasyon %3 getiri garantili 5, 7 ve 10 yıllık vadelerle sunulan GES Tahvilleri; Borsa İstanbul’da işlem görecek, devlet destekli olacak ve likiditesi sağlanacaktır.

Faiz hassasiyeti olan vatandaşlarımız için de İslami finans esaslarına göre yapılandırılacak GES Katılım Sertifikaları ile vatandaşlarımız doğrudan belirli santrallerin üretimine ortak olacak, aylık veya yıllık kâr payı alacaktır.

Ayrıca belediyeler ve kooperatifler aracılığıyla geliştirilecek topluluk temelli mini GES projeleri ile her haneye düşen panel payı kadar bir enerji üretim hakkı........

© Elips Haber