menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

He Lıfeng: Çin’in sabırlı kartalı

11 1
15.05.2025

İki gün önce Elips Tv ekranlarında gerçekleştirdiğimiz yayında Çin ile ABD arasında mutabık kalınan 90 günlük süreç hakkında ısrarla ABD’nin şu an için avantajı elinde tuttuğunu ifade etmem sebebiyle, yayını izleyen ve yıllardır Türkiye’ye attıkları iktisadi kazıklardan ötürü bir şekilde içlerinde biriken öfkeden kaynaklı, gönlü Çin’den yana olan ekonomist arkadaşlarımdan ciddi eleştiriler aldım.

Daha en baştan söylemek gerekirse ben zaten bu hikayenin, yani meşhur Thukydides Tuzağı çerçevesindeki iki yükselen güç arasındaki gerek ticari gerekse sıcak savaşın (birgün yaşanmasını kaçınılmaz görüyorum) ne zaman bitecek olursa olsun sonunda muhakkak Çin’in galibiyetiyle sonuçlanacağını düşünenlerdenim.

Arkadaşlarımdan ayrıştığım nokta gelenin gideni aratacağı ve ne yazık ki dünyanın başının da daha önce ancak Moğolların istilası devrinde görüşmüş bir çapta belaya gireceği hususundaki distopik beklentilerim.

Ama süreç konusunda, tüm bunlarla beraber ABD’nin kolay lokma olmadığını, hala teknolojik ve kültürel açıdan üstünlüğü elinde tuttuğunu, Çin’in bir gün “en güçlü” olmayı başarabileceğini ama öyle ya da böyle ABD gibi dünyanın çoğunluğunca “lider” kabul edilmesine daha çok uzun yolu olduğunu, lider olmakla en güçlü olmak arasında çok ciddi farklar olduğunu ifade etmeye çalışıyorum.

ABD zorda! Bu doğru. Ama maç asya çimlerinin üzerinde tonlarca ağırlıktaki filler tarafından oynanıyor. Oyunu evinde, coğrafyanda kabul etmek çok zor iş. İki dünya savaşı da Avrupa’da çıkmış olsa dahi acısını en çok Asyalılar çekti. Hem de ne acılar! Malakka Boğazı’ndan ABD-Hindistan ablukası yüzünden dünyanın fabrikası olması hasebiyle en bağınlı olduğu şeyi, yani enerjiyi korka korka ithal eden Çin, kendine bir kanal açmak üzere yıllardır Pakistan’da ABD ile mücadele veriyor.

Öyle bir mücadele ki kazandığı gün tüm dünyaya açılan sihirli bir kapısı olacak. Fakat başaramıyor. Kuşak Yol Projesi’nin gündeme geldiği 2012’den ve 60 milyar dolar yatırım yaptıktan sonra zor bela dibindeki ülkenin yönetimini değiştirmeyi ve ABD’lilerden şimdilik kurtulmayı başardı. Fakat şimdi de kurtardığı ülke Hindistan ile olan ve bitmek bilmeyen kan davası yüzünden ringe çekiliverdi.

Gerçi bu sıkıntıları göğüslemede yanında olacak ve “şartları en azından heybette dengeleyecek bir Rusya’sı var!” diyenlere “eyvallah” denecek bir pozisyon yok. Çin-Rusya ilişkisinde iki lider toplamda 11’i başbaşa olmak 40 kere görüşüp rekor kırmış olabilir. Birbirlerine doğum günlerinde dondurma gönderecek samimiyete ulaşmış olabilir. İki ülke arası ticaret 200 milyar dolarları aşmış da olabilir. ama Ruslar asla Çinlilerle son dakikaya kadar asla tam manasıyla müttefik olamaz. Kedi işin sonunda kaplanın illa kendini yiyeceğini bilir.

Nüfusu azalan, bomboş toprakları ve zenginlikleri Çin’e çağ atlaracak değerde olmasına rağmen savunacak gücü olmadığı Ukrayna Savaşı ile ortaya çıkan Rusya böylesine zayıf olduğu bir anda coğrafyasında Çin ile baş başa kalmayı asla istemez. Onun derdi bu büyük kavga esnasında yaşlı ve yabancılar tarafından istila edilmiş, güçsüz Avrupa’yı yemek ya da en azından burdan güç devşirecek kadar uzun zaman her cephede zaman kazanmaya çalışmak.

ABD’liler bunu bildiğinden, vakti zamanında yaptıklarını yapmak istiyorlar. Kissinger’ın uyguladığı şeytani planlarla Çin’in nasıl Sovyetlerle ittifakı önlendiyse bu defa tam tersini yani Rusya’yı Çin’den koparmaya çalışıyorlar. O günkü ABD bugünkünden 10 kat daha kudretli olduğundan başarmaları pek mümkün değil ama Trump elinden geleni yapıyor.

Bu uzun girişi ve ihtimal hesaplamalarını tam burada bırakıp yazımın rotasını artık savaş sahasının ardındaki akılların sahiplerine çevirmek istiyorum.

Malumunuz geçtiğimiz haftalarda ABD’nin bu savaştaki ekonomiden sorumlu kurnaz generali Bessent hakkında kapsamlı bir yazı yazıp Trump’ın sahnelediği tiyatronun arkasındaki en önemli şahıslardan birini sizlere tanıtmaya çalışmıştım. Şimdi de gönlü ve zihni Çin’den yana olanlar için ya da dünyanın iki devi arasında tüm tarihin akışını değiştirecek bu mücadelede Çin’in hamlelerinin arkasındaki üst akılı tanımaya hevesli olanlar için satranç tahtasının diğer tarafındaki Vezir’i biraz tanıtmak istiyorum: Sabırlı Kartal HE LIFENG…

Haydi, başlayalım.

Evet, bazı insanlar tarih sahnesine aniden çıkmaz. Yıllar süren bir birikimin, görünmeyen bir emeğin ve stratejik sadakatin sonunda, doğru yerde doğru zamanda, tam da sistemin ihtiyaç duyduğu bir aktör olarak görünür olurlar. He Lifeng’in hikâyesi de tam olarak böyle bir profilin resmi.

2023 yılında Başbakan Yardımcılığı görevine gelen bu teknokrat, 2020’li yılların ortasında sadece Çin’in değil, küresel ekonominin de en çok dikkatle izlediği isimlerden biri haline gelmişti zaten. Onun yükselişini sadece bir bürokratın kariyer gelişimi olarak görmek, büyük resmi ıskalamak olur. Çünkü He Lifeng’in yükselişi, Çin’in ekonomik evriminde devletin rolünü yeniden tanımlama çabasının da bir yansımasıdır.

1955 yılında Çin’in Fujian eyaletinde doğan He Lifeng’in hikâyesi, dönemin kıtlık ve geçim sıkıntılarının gölgesinde şekillenen bir kuşağın dramından sıyrılarak, disiplin ve sadakatle yükselen tipik bir teknokrat hikâyesi gibi başlar. Eğitim hayatını Xiamen Üniversitesi’nde sürdüren Lifeng, finans alanında lisans, yüksek lisans ve doktora derecelerini tamamladı. Bu akademik kimlik, onun Çin Komünist Partisi bürokrasisinde saygınlık kazanmasına yetti; ancak onu asıl öne çıkaran şey, gençlik yıllarında Xiamen’de tanıştığı bir diğer önemli isimle kurduğu derin bağ oldu: Xi Jinping.

O dönem Xiamen’de yerel düzeyde yönetici olan Xi ile He Lifeng’in yolları burada kesişti. Bu tanışıklık zamanla siyasi sadakate dönüştü. Çin........

© Elips Haber