menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Anglosakson rekabeti: ABD-İngiltere mücadelesi resmi olarak başlıyor

13 1
03.04.2025

Dün yayınlanan tarifelerle artık ABD-İngiltere güreşi de resmi olarak başlamış oldu.

Her ne kadar İngiltere hükümeti, bu tarifelerin etkilerini azaltmak ve iki ülke arasındaki ticaret ilişkilerini korumak amacıyla ABD ile müzakereler yürütme yolunu seçse de ok yaydan çıktı artık.

Maliye Bakanı Rachel Reeves, İngiltere’nin hızlı bir misilleme yapmayacağını ve ulusal çıkarları korumak için dikkatli bir yaklaşım benimsediklerini belirterek meseleyi bir süre daha yumuşatma taraftarı gözüküyor.

ABD Başkanı Donald Trump’ın ilan ettiği ’luk genel ithalat tarifesi öncesinde, Birleşik Krallık’tan ABD’ye yapılan ithalatların büyük bir kısmı gümrük vergisinden muaftı veya düşük tarifelere tabiydi.

Her ne kadar 2024 yılında ABD, Birleşik Krallık’tan ithal edilen çelik ve alüminyum ürünlerine sırasıyla % ve  oranlarında tarifeler uygulamaya başlasa da diğer birçok ürün için önemli bir tarife bulunmuyordu.

Örneğin çok rakamlara karşılık gelen ilaçlar ve tıbbi ürünler, lüks hazır giyim ürünleri, hassas mühendislik ürünleri, belirli oranda alkollü içecekler, yazılım ve dijital ürünler (fiziki olmayanlar) vergiden muaftı.

Dolayısıyla, Trump’ın yeni genel tarifesi, daha önce düşük veya sıfır olan oranları ’a çıkararak Birleşik Krallık’ın ABD’ye ihracatını geniş çapta etkileyecek gözüküyor.

Mesele basit bir tarife uygulaması be salt bir ekonomik faaliyet mücadelesi olarak gözükse de aslında çok daha derin.

Tam anlamıyla kavramak için tarihsel sürece dikkatli bakmak lazım.

İkinci Dünya Savaşı’nın yıkıntıları arasında yeniden şekillenen dünya düzeni, 1944 Bretton Woods Konferansı ile ekonomik olarak bir nevi dizayn edildi. O gün masada oturanlardan biri iflasın eşiğindeki Britanya İmparatorluğu’nun entelektüel temsilcisi John Maynard Keynes, diğeri ise ABD’nin yeni süper güç olarak yükselişini temsil eden Hazine yetkilisi Harry Dexter White idi. Konferans sonunda galip gelen sadece fikirler değil, aynı zamanda güçtü: Keynes’in önerdiği “Bancor” yerine White’ın önerdiği “dolar standardı” benimsendi. Böylece ABD, küresel ekonomik düzenin merkezine yerleşti. İngiltere ise eski ihtişamından ödün vererek, ABD’nin kıta Avrupası ile kurmak istediği sistemde “özel ortak” olmayı kabullendi.

Ancak bu “özel ilişki”, hiçbir zaman mutlak bir uyum anlamına gelmedi. Aksine, derin bir hegemonya mücadelesi, yüzeyin altında hep sürdü. Özellikle ekonomik ve finansal sistemler üzerinden süregelen bu çekişme, zaman zaman diplomatik krizlerle, zaman zaman ticaret savaşlarıyla, bazen de medya üzerindeki yumuşak güç yarışlarıyla kendini gösterdi. Bugün geldiğimiz noktada ise eski defterlerin yeniden açıldığını, ABD’nin dün İngiltere dahil tüm ülkelerden ithalata  vergi getirmesiyle fark ediyoruz.

Bu karar, salt ekonomik bir önlem olmanın ötesinde; Anglo-Amerikan eksenindeki güç dengesinin yeniden şekillendiğini gösteren sembolik bir adımdır. Artık sadece Çin’le değil, zaman zaman müttefikiyle de rekabet eden bir ABD var karşımızda.

İkinci Dünya Savaşı sonrası İngiltere için dünya liderliği iddiası sona ermişti. Ancak Birleşik Krallık, Commonwealth ülkeleriyle kurduğu tarihi bağlar, Londra’nın finans merkezi olma niteliği ve istihbarat kapasitesiyle “küresel oyun kurucu”........

© Elips Haber