Sınıfsız kalanların son yolculuğu: Sarı Mercedes
Bazı filmler vardır ki, bir karakter ve bir meta üzerinden koskoca bir toplumun röntgenini çeker. Adalet Ağaoğlu’nun 1976 yılında yazdığı Fikrimin İnce Gülü adlı romanının uyarlaması olan ve çekimleri 5 koca yıl süren sinema filmi "Sarı Mercedes" filmi tam da böyle bir film.
Film Ankara’nın çorak topraklarında, fakirlikle yoğrulmuş bir köyde büyüyen ve çocukken köylerine gelen yaldızlı bir arabanın hülyası ile gelecek planlarını şekillendiren, yıllarca kendini toplumda var edebilmenin yolunu böyle yaldızlı bir arabaya sahip olmaktan geçtiğini düşünen ve bu hayalini gerçekleştirebilmek için Almanya’ya işçi olarak giden Bayram’ın hikayesi.
Yıllar önce Almanya’ya gönderdiğimiz “misafir işçiler” vardı, hatırlarsınız. Adı “misafirdi ama ne zaman dönecekleri belli olmayan, çoğu zaman dönmekten vazgeçen, dönse de geri dönemeyen bir tuhaf bellek grubu. Bir kısmı döndüğünde yanında o meşhur “Sarı Mercedes’le” geldi. Bütün kasaba hayranlıkla bakardı. Çocuklar parmakla gösterirdi. Düğünlerde en öne park edilirdi. Çünkü o araba artık sadece bir araba değil, bir “sınıf atlama yalanının” parlayan simgesiydi.
Bayram Almanya’da yalnız ve kimsesizken, sokaktaki her çöpe attığı süpürge darbesinde, ileride alacağı Mercedes’in hayalini kurmaktaydı. Öyle ki denkleştirdiği parayla arabasını almaya gittiğinde dahi, alacağı arabanın montajının pazartesi ya da cuma günü yapılmadığından emin olmak istemişti. Çünkü ona göre işçiler pazartesi ve cuma günlerini işlerini üstünkörü yapmaktaydı. Sınıfsal yabancılaşmanın temeli, sahip olduğuna emin olduğu ilk metada kendini göstermeye başlamıştı.
Bayram Ünal karakteri, Türk sinemasının en acımasız aynalarından biridir. Sarı Mercedes, ekonomik başarıyla ahlaki iflasın nasıl iç içe geçtiğini gösteren bir anlatı. Göçmenliğin, yalnızlığın, bastırılmış aşağılık kompleksinin ve kimliksizliğin sinema perdesinde çarpıcı bir tokadıdır bu film. Tıpkı Erich Fromm’un da dediği gibi, “Sahip olduklarımız değil, sahip olduklarımızın bizi neye dönüştürdüğü önemlidir.” İşte tam da burada Adalet Ağaoğlu’nun kaleminden çıkan Fikrimin İnce Gülü ve o romandan sinemaya uyarlanan Sarı Mercedes, bu tespiti bayram ve onun gibi karakterler üzerinden boğulmuş bir toplumun tam ortasına yerleştirir.
Film, Almanya’daki işçi sınıfının kimliksizliğini, yalnızlığını, görünmezliğini doğrudan yansıtmaz. Ama Bayram’ın içsel çözülüşü, zaten bu görünmezliğin en sarsıcı dışavurumudur. Ve Mercedes, o dört tekerlekli fetiş, aslında Batı’ya duyulan hayranlığın, Doğu’ya duyulan utancın somut halidir. Türkiye’nin göç tarihine baktığınızda trajedilerle dolu bir psikoloji görürsünüz. Ama en görünmezi budur. Batı’ya bedenini, Doğu’ya ruhunu teslim eden ama ikisini birleştiremeyen koca bir nesil. Kendi çocuklarına bile yabancı, kendi köyüne bile tanımsız, zengin ama yalnız bir tabaka. Ve bu tabaka, zamanla bizim aynamız oldu. Çünkü bir milletin bireyleri zenginleşip ruhsal olarak........
© Elips Haber
