Seçimden kayyıma: Sandığın iradesini kim gasp ediyor?
Demokrasi, halkın iradesinin sandık yoluyla tecelli ettiği bir yönetim modelidir: Seçmen oy kullanır, yöneticiler seçilir ve halkın beklentilerini karşılamak üzere görev yapar. Ancak Türkiye’de bu demokratik işleyişe alternatif bir model geliştirilmiş durumda: kayyım uygulamaları. Bu modelde, halkın iradesine başvurmanın gereksiz bir lüks olduğu ve merkezi yönetimin halk adına en doğru kararları alabileceği varsayılıyor. Demokrasi yorulmasın diye mi, halkın iradesine güvenmedikleri için mi yoksa karşı mahalleyi seçmen iradesiyle ele geçirmedikleri için mi?
Anayasa’nın 127. maddesi, belediye başkanlarının görevden uzaklaştırılmasını “geçici” bir tedbir olarak düzenler. Ancak bu “geçici” kelimesi, uygulamada karşı mahalle için “kalıcı” bir yönetim biçimine dönüşmüş durumda. OHAL döneminde çıkarılan KHK’larla yerleşen düzenlemelerle seçimle gelen başkanların yerine atanan kayyımlar, birer “daimi yönetici” haline geldi. Böylelikle, halkın sandıkta tecelli eden iradesi atanmış irade ile yer değiştirdi.
5393 sayılı Belediye Kanunu’na eklenen düzenleme, belediye başkanlarının yerine merkezi yönetimin atama yapmasının önünü açtı. Ancak bu düzenleme, Anayasa’nın 127. maddesindeki “karar organlarının seçimle oluşturulması” ilkesini ihlal ediyor. Seçme ve seçilme hakkını güvence altına alan Anayasa’nın 67. maddesi ise tamamen göz ardı edilmiş durumda. Halkın iradesine “daha güvenilir” bir alternatif koymak istedikleri açık.
Sandıklar halkın iradesini yansıtmak için mi, yoksa sadece bir formalite olarak mı kullanılıyor? Kayyım........
© Elips Haber
