menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Laikliğin Laikleştirilmesi: Yeni anayasa tartışmalarında temel bir gereklilik

8 11
07.01.2025

Türkiye’de anayasanın ilk dört maddesi, özellikle de laiklik ilkesi, tarih boyunca siyasal ve toplumsal gerilimlerin odağı olmuştur. Laiklik, devletin dini inançlar karşısında tarafsız kalmasını ve vatandaşların inanç özgürlüğünü güvence altına almayı hedefleyen bir anayasal ilkedir. Ancak, Türkiye’de laiklik anlayışı tarihsel süreçte dar bir çerçeveye sıkıştırılmış, zamanla dokunulmaz ve sorgulanamaz bir “kutsal norm” haline getirilmiştir. Bugün bu anlayışın tekrar ele alınması ve laikliğin temel amacına uygun bir şekilde yeniden yorumlanması gerekliliği kaçınılmazdır.

Bu çerçevede, “laikliğin laikleştirilmesi” düşüncesi, sadece teorik bir tartışma değil; hukuk devleti, çoğulculuk ve bireysel haklar açısından somut bir ihtiyaçtır. Laiklik, bir ideoloji değil, demokratik bir yönetim düzeninin hukuki temelidir. Ancak bu temel, keyfi uygulamalara dayanak oluşturduğunda ya da siyasal olarak araçsallaştırmaya açık hale geldiğinde, laikliğin özünü yitirdiği ve devletin meşruiyet krizine sürüklendiği görülmektedir.

Laiklik, özellikle Fransız Devrimi sonrasında, dinin devlet yönetiminde baskın bir rol oynadığı teokratik düzenlere bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Bu dönemde devlet otoritesi, dini kutsallık temelinde meşrulaştırılarak bireylerin temel hak ve özgürlükleri ihlal edilmiştir. Laiklik ilkesi ise bu kutsallık zırhını ortadan kaldırarak devletin hesap verebilirliğini artırmayı ve bireylerin özgürlüklerini güvence altına almayı amaçlamıştır.

Laiklik, yalnızca din ve devlet işlerinin ayrılmasından ibaret bir ilke değildir. Temel hedefi, devletin tarafsız ve denetlenebilir bir yapı kurmasını sağlayarak keyfi uygulamaları önlemek ve tüm vatandaşlara eşit mesafede durmasını sağlamaktır. Diğer bir ifadeyle, laiklik din karşıtlığını değil, herhangi bir unsurun kutsallaştırılması sonucunda ortaya çıkabilecek sorgulanamazlık anlayışını engellemeyi hedefler.

Bu çerçevede laiklik, devletin din başta olmak üzere herhangi bir kutsal kavrama karşı nötr bir tutum sergilemesini zorunlu kılar. Başka bir ifadeyle, devletin bir dini olamaz; ancak........

© Elips Haber