Gençliğin suç çıkmazı ve toplumun sessizliği
Geçtiğimiz aylarda, İstanbul’un kalbinde yaşanan bir gasp olayı, sosyal medyanın gündemini uzun süre meşgul etti. Henüz 18 yaşını doldurmamış iki genç, lüks bir semtte, gündüz vakti bir iş insanın aracını çaldı. Yakalandıklarında söyledikleri sözler, aslında bir suçun değil, derin bir sistem krizinin fotoğrafıydı: “Abi, herkes yolunu bir şekilde buluyor. Biz de bulduk.” Bu cümle, Türkiye’de suçun artık bir sapma değil, gençlerin gözünde bir “alternatif kariyer planı” haline geldiğinin en acı kanıtı.
Bir başka örnek geçtiğimiz yıl Adana’dan geldi. Lise çağındaki çocuklar, sosyal medyada “çete” olduklarını ilan edip, mahallelerinde “saygı” topladılar. Kullandıkları dil, giydikleri kıyafetler, paylaştıkları videolar; hepsi suçun bir “statü” ve “görünürlük” aracı olarak pazarlanmasının ürünüydü. O çocuklar için cezaevi, ıslah merkezi olmaktan çok, yeni bağlantıların kurulduğu bir “networking” alanıydı. Gelecekteki suç ortaklarının tanışma noktası, adeta bir staj merkezi…
Türkiye İstatistik Kurumu’nun Adli İstatistik verilerine göre 5 yılda “Suça sürüklenme nedeni” ile güvenlik birimlerine 2 milyon 393 bin 325 çocuk getirildi. Oysa ki çok değil 15 yıl önce bu sayı sadece 44 bin 153’tü. Bugüne gelindiğinde günde bin 311, saatte 55 çocuk suçun faili oluyor. Türkiye’de suç, genç zihinlere statü kazanmanın, saygı görmenin, görünür olmanın yolu olarak sunuluyor. Sokakta cesaretten, ekranda kahramanlıktan, sosyal medyada ise stilize edilmiş bir “suçlu estetiği”nden bahsediliyor. Dizilerde mafya babaları, “karizmatik” ve “adalet dağıtan” figürler olarak yüceltiliyor. Rap müzikte, “sisteme başkaldıran” gençler, suçun romantize edilmiş haliyle öne çıkarılıyor. Böylece cezaevleri, ıslah yerinden çok, gelecekteki suç ortaklarının tanışma noktası olan bir “networking” alanına dönüşüyor. Üstellik beş yıl içinde 11 yaş ve altındaki 527.510 çocuğun suçun faili olarak güvenlik birimlerine getirilmiş olması bu “networking” alanının hiçbir sınırı tanımadığını gösteriyor.
Bir avukat olarak, cezaevlerinde geçirdiğim saatler boyunca bu dönüşümün ne kadar derin ve sarsıcı olduğunu bizzat gözlemliyorum. Her ziyaretimde gençlerin gözlerinde aynı soruyu görüyorum:........
© Elips Haber
