Narin Güran cinayeti ve muhafazakâr aşiret kültürü
Türkiye, haftalardır Diyarbakır’ın Bağlar ilçesine bağlı Tavşantepe köyünde önce kaybolan daha sonra cesedi bulunan 8 yaşındaki Narin Güran’ı konuşuyor.
En son şüphelilerden birisinin itirafçı olması sonrasında Narin’in cesedine ulaşılması ile zaten kamuoyunun gündeminde olan konu daha da alevlendi.
Cinayet halen tam aydınlatılmış değil, adli makamlar soruşturmayı sürdürüyor. Cinayetin aydınlatılması yönünde başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere siyasetçilerden de destek açıklamaları geliyor.
İşin adli ve polisiye yönü kamuoyunda zaten yoğun bir şekilde tartışılmakta. O yüzden, ben bu yazıda daha çok Narin’in ve onun gibi kız çocuklarının cinayete kurban gitmesine yol açan ve kurban gittikten sonra da olayın açığa çıkmasını engelleyen muhafazakâr ve patriyarkal aşiret kültürünü irdelemek istiyorum.
Kamuoyunun da dikkatini çektiği üzere, cinayetin potansiyel failleri ve onların çoğu birbirinin akrabası olan yakın çevresindekiler arasında bir “suç sırdaşlığı” söz konusu.
Köyde bir suç işlenmiş, köylüler suçu işleyeni ya biliyor ya da tahmin ediyor, ancak kimse polise ya da savcıya bilgi vermiyor.
Bunu ya suçun bir şekilde ortağı olduklarından ya da suçu ifşaladıkları takdirde aile/aşiret içerisinde suçu işleyen güç sahibi kişilerin hışmına uğramaktan korktuklarından ötürü yapıyorlar.
En son buna benzer bir durumu birkaç yıl önce Palu ailesi vakasında görmüştük. Aile içerisinde korkunç cinayetler işlendiği ve işkenceler yapıldığı anlaşılmış ancak aile üyeleri bunları itiraf etmemek için sonuna kadar direnmişti.
Genelde kırsal ve taşrada yer alan bu muhafazakâr aile/aşiret kültüründe böylesi bir “suç sırdaşlığı” ve “kol kırılır yen içinde kalır” anlayışı maalesef........
© Elips Haber
visit website