menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Özeleştiri

17 1
27.05.2025

Terörsüz Türkiye girişimi bir yönüyle doğru ve desteklenmesi gereken bir süreç, bir yönüyle elbette soru işaretleri barındırıyor ve bir yönüyle de çok yeni bir başlangıç olduğu için nasıl sonuçlanacağı bilinmiyor.

Terörsüz Türkiye ya da çözüm süreci, tamamıyla siyasi hamleler ile yürüyor. Doğrusunu ifade etmek gerekirse mevcut iktidar artık sokağın sesini pek dinlemediği için ayrıca Türkiye’de de böyle bir siyasi kültür olmadığı için toplumsal bazda bir çözüm için maalesef harekete geçilmiyor.

Ancak, çözümün, iktidar kesimi ya da muhalefet kesimi fark etmeksizin toplumsal çözüme de ihtiyacı var.

Ancak, bu toplumsal çözüm de emin olun siyasi çözüm kadar zor hatta daha zor.

Toplumsal bazda bir çözüm yok, derken haksızlık etmek istemem zira ilk çözüm süreci toplumsal bazda da yürütülmüştü ancak bu kez öyle bir girişim, en azından şimdilik, yok. Ama olmalı, çünkü…

Modernleşmenin birçok dinamiği var bunlardan en önemlileri; ekonomi, kentleşme, sekülerleşme ve milliyetçilik.

Modernleşme, Batı Hristiyan dünyası menşeili bir süreç ve orada, sanayi devrimi, Reform-Rönesans, Aydınlanma düşüncesi ve Fransız devrimi ile doğal ve sebep-sonuç şeklinde yürüyor. Ancak Türkiye modernleşmesi, sanayi devrimi, Reform ve Rönesan’ı, Aydınlanma düşüncesi gibi toplumsal ön hazırlayıcıları olmayan, suni bir biçimde Batı Hristiyan dünyasından, Kıta Avrupa’sından topluma uyar mı, uymaz mı pek bakılmadan ithal edilen ve otoriter bir biçimde uygulanan bir süreç. Doğal olarak bunun sonucu da anomali…

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu bir düşünelim; bir savaştan çıkılıyor ve hatta çıkılmamış bile… bir imparatorluktan bir cumhuriyete geçiliyor… toplumun çoğunluğu kırsalda yaşıyor, milliyetçilik gibi seküler bir ideoloji ya da laiklik gibi bir sistem yok, geleneksel bir toplum, din ve devlet işleri ayrılmamış, farklı milletler bir arada yaşıyor, ulus devlet yok… Ancak bekleyecek zaman da bir uyum süreci yürütecek dinamikler de yok. Sonuçta bu hızlı ve sert toplumsal değişim, toplumun bir kesimi tarafından benimsenirken bir kesimi tarafından tepkiyle karşılanıyor. Ve her iki kesimin de temel güdüsü korku…

Modernleşen kesim için “eski rejime dönme tehlikesi var”, modernleşmeyen kesim için ise “dinin elden gitmesi tehlikesi var”. Çünkü yeni rejim, ideal bir tip oluşturmuş durumda; Türk ve laik. Bu modeli kabul ederseniz sorun yok ancak laikliğe eleştirel........

© Elips Haber