Güfteyle beste uymasa, tempo tutar mısınız?
Para ile siyaset dünyayı böldü, ortada oraya buraya dalgalananlar görünüyor. Bir iletişim şirketinin yaptığı tüketici iletişim araştırmasından çıkardığım yorum bu!
Edelman Güven Barometresi’nden söz edeceğim, dikkatimi çeken istatistiklerden ilki, araştırmanın gerçekleştiği 15 ülkedeki katılımcıların yüzde 80'inin, markaların siyasi bir yatkınlıkla hareket ettiğine inanıyor olması. Tüketiciye göre markalar, açık ya da dolaylı tercihleriyle siyasette taraflı ve piyasayı bu şekilde yönetiyorlar. Diğer bulgular şöyle; tüketicinin neredeyse üçte ikisi markalar hakkındaki kararlarını kısmen de olsa siyasete göre veriyor. Şaşırtan üçüncü istatistik yine yüzde 80, belirli bir ülkenin markalarını satın almayacağını ifade ediyor.
T-shirt-kazak, çanta-ayakkabı… oturduğun yer, gittiğin kafe… artık siyasi sembol. Kamplaşmanın geldiği boyut akıllara ziyan. İdeoloji, düpedüz bir ticari unsur. Siyasetten ne anlaşıldığı ise belli değil. İdeoloji çoğuna göre takım tutmak. Milli markaların menşeini bilen yok, tedarik zincirine kafa yoran da…
Milliyetçi olduğunu ifade eden tüketicinin markalarla ilgili şu sorulara yanıtını merak ediyorum; t-shirt, kazak üretenin ormanları yok edip etmediğini tespit ettin mi; ayakkabı-çanta markasının suya havaya tehlike çalmadığını söyleyebilir misin; bindiğin otomobilde çocuk işçi çalıştırılıp çalıştırılmadığını ya çalıştıran bir tedarikçiden alışveriş yapılmadığını söyleyebilir misin; restoran- otel veya herhangi bir favori mekanında kadına davranışı gözlemledin mi; sevdiğin markalar eğitime önem veriyor mu, hayvan haklarına saygı gösteriyor mu, spora sanata destek veriyor mu…
Edelman araştırmasına göre, tüketicilerin yüzde 70'i markaların sürdürülebilirlik konusunda “bire beş”, adil ücret konusunda “bire dört”;........
© Ekonomim
visit website