Tarımsal üretimde “haybeye yurttan sesler” söylemeyelim
İlkokula başladığımız yıllar, radyonun ülkemizde kırsal kesimin derinliklerine yayıldığı dönemdi. Köyümüzün bakkalı ve muhtarı Niyazi Sevim’in radyosu en yüksek perdeden açılır; evin yamacında oturan köyümüzün erkekleri ajans haberleri dinlerdi. O dönemde radyoda temalı bir program yayınlanmıyorsa, Nurettin Sarısözen’in derlediği halk türküleriyle boşluklar doldurulurdu.
Arkadaşlar arasında erişilmesi güç, olmayacak hayallerimizi anlattığımızda “Haybeye yurttan sesler söyleme!” uyarısı yapılırdı.
Ülkemizde ne zaman tarımsal üretimle ilgili tartışmalarla yüzleşsem, “haybeye yurttan sesler söylediğimiz” düşüncesi zihnime hakim olur.
Tarımsal üretimde “olmamız gereken yere” varabilmemiz için oluşturduğum “hakikatlerimi” zaman zaman paylaşıyorum. Birilerinin yazdıklarımı sorgulayacağı umuduyla yazmayı sürdürüyorum.
“Çare tükenmez” gerçekliğinden yola çıkarak, ülkemizdeki tarımsal üretimde yaratmak zorunda olduğumuz “büyük değişim ve dönüşüm ihtiyacı” konusunu tartışmakta geciktiğimizi de biliyorum.
Canlı ya da cansız fiziksel nesnelerin üç boyutlu olduklarını hepimiz biliriz. Yaşamı anlamaya başladığımız andan sonra karşılaştığımız şeylerin genişliği, uzunluğu ve yüksekliğini kavrarız.
Stephen Hawking’in kitaplarını ve makalelerini okurken, üç boyut kadar kavrayamadığımız bir başka boyut zihnimizde yer edindi: ”Zaman içinde uzunluk.”
Zamanda yolculuk ya da zamanın akışında ilerleme dediğimiz zaman, dört boyut içinde yolculuk etmeyi anlamalıyız.
Nesnelerin ya da sorunların ağırlıkları arttığı zaman, etkileşimlerinin yoğunlukları ve derinlikleri de artar. Tarım ve hayvancılık sorunlarımızın giderek ağırlaştığı, yoğunlaştığı ve derinleştiği konusunda sanırım büyük çoğunluğumuz fikir birliği içinde.
Genişlik, uzunluk, yüksekliğe dördüncü boyut zaman ekleyerek kavradığımızda, olguları daha bütünsel değerlendirebiliyor; daha etkili çözümler üretebiliyoruz.
Tarımsal üretimin ve ona bağlı olarak “gıda arzı güvenliğinin” sağlayabilmemizin “gerek şartı”, son derece eksik, yanlış, yanıltıcı ve zihinsel çıkmazlar oluşturan; “süreçleri değil, sonuçları sorguladığımız çıkmaz sokaklar yaratan”, hepimizi “indirgemeci yaklaşım tuzaklarına” düşüren “veri sorununu” çözmektir. Böyle bir saptamaya........
© Ekonomim
