menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Küreselleşme süreci dünyayı nasıl değiştirdi?

22 0
previous day

Küreselleşme süreci deyince aklınıza ne geliyor? Doğrusu benim aklıma ilk gelen, küresel üretimin batıdan doğuya doğru kayması oluyor. Buna dünyanın iktisadi sıklet merkezinin yeniden doğuya doğru kayması diye de bakmak mümkün.

Doğrusu böyle bakarsanız küreselleşme sürecini bir büyük başarı öyküsü olarak niteleyebilmek mümkün. Hakikaten küresel üretimin sıklet merkezinin Atlantik’in ortasından yeniden doğuya doğru hareket ettiği hesaplanabilir.

Ama bu büyük başarı, bugün iki önemli problemin ortaya çıkmasına da neden oldu. Bunlardan birincisi, iklim değişikliği gündeminin aciliyet kazanması; ikincisi ise gelişmiş ülkelerde bölgesel eşitsizliklerin derinleşmesi ve kalkınma problemlerinin yeniden ortaya çıkması.

Bugün küreselleşmenin büyük başarısı sonucu, küresel gündemi belirleyen bu iki temel mesele bir üçüncü meseleyi de tetikledi: Özellikle gelişmiş ülkelerde ortalığı saran popülizm eğilimi. Brexit’ten Trump’a küresel gündemi belirleyen bir üçüncü mesele daha ortaya çıktı.

Bugün hızlıca bunlara bakıp küreselden bölgemize ve oradan da Türkiye’ye geleyim müsaadenizle.

Küreselleşme süreci ile birlikte özellikle 1980’den sonra G7 ülkelerinin küresel üretim içindeki ağırlığı yüzde 70’lerden yüzde 40’ın altına indi. Çin’in küresel üretim içindeki payı sıfırdan yüzde 20’lere doğru yükseldi.

Ama örneğin Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nin küresel üretim içindeki payı geriledi. Amerikan şirketleri tedarik zincirlerini, üretim ağlarını Amerika dışına doğru kaydırdıkça ABD’nin küresel üretim içindeki payı yüzde 8’e doğru geriledi.

Çin, Amerikan değer zincirlerine eklemlenerek sanayileşirken Türkiye ise Avrupa değer zincirlerine eklemlenerek bir sanayi ülkesine dönüştü. Türkiye, Avrupa Birliği’nin parçası olarak, küresel üretimdeki payını artırdı ve küreselleşme sürecinin kazananları arasına girdi. Sanırım ilk akılda tutulması gereken nokta bu, küreselleşme süreci açısından.

Hal böyle olunca dünyanın iktisadi sıklet merkezi de 1950’ itibaren Atlantik Okyanus’unun ortasından tekrar doğuya doğru hareket etmeye başladı. Her yıl 100 ila 140 kilometre arasında doğuya doğru kaydı ve Doğu Akdeniz tarikiyle 2023 yılında

Mısır sınırına ulaştı.

Asya bu arada küresel milli gelirin yüzde 50’sine ve küresel tüketimin ise yüzde 40’ına ulaştı. Küreselleşme süreci dünyanın iktisadi sıklet merkezini yeniden doğuya doğru taşıdı.

Türkiye’nin payı belki Kore kadar artmadı ama şimdilerde küresel üretimin yüzde 1’ini aştı. Küreselleşme süreci, küresel üretimin batıdan doğuya doğru kayması açısından bakıldığında bir büyük başarı hikayesiyse Türkiye de küreselleşme sürecinin kazananları arasında yer aldı. Bakın bunu da tespit edelim.

Bunlardan ilki iklim değişikliği gündeminin aciliyet kazanmasıydı. Dünya üzerinde milyarlarca insanın yıllar itibariyle batılı tüketim kalıplarını benimsemesi, iklim değişikliği gündeminin görünürlüğünü artırdı.

Burada doğrusu, “Dün Batı etrafı kirletti, hele biz de onlar kadar zenginleşelim kirletmeyi keseriz” demenin bir anlamı kalmadı. İklim değişikliği yakın ve açık bir tehlike haline geldiğinden beri ben artık mesela Çinlilerden böyle bir savunma dinlemedim. Halbuki çok değil bundan otuz yıl önce Çinliler benzer ifadeleri kullanırlardı.

Bir daha vurgulayayım, iklim değişikliği gündeminin artan görünürlüğü, batılıların dün yaptıklarından değil, bugün dünya nüfusunun neredeyse tamamının batılı tüketim........

© Ekonomim