Merkez bankacılığı üzerine
2008 Krizi öncesi merkez bankacılığını niteleyen temel çerçeve enflasyon hedeflemesiydi. Sadece enflasyonu değil, büyümeyi ve/veya kuru da hedefleyen enflasyon hedeflemeleri olabilirdi ve oldu da. Teknik olarak enflasyon kadar çıktı açığını da göz önüne alan hedeflemelere esnek enflasyon hedeflemesi dendiğini biliyoruz. Aslında şöyle oldu: elde tek bir araç (gösterge faiz) ve tek bir hedef (enflasyon) vardı ve bir dönem enflasyon düşerken çıktı açığı da (ikinci hedef) durağan/kararlı seyredebildi. Kriz sonrası ortaya ikili bir yapı çıktı: tek araç (gösterge faiz) enflasyonu hedeflerken, çıktı açığının enflasyonla birlikte olumlu hareket etme ilişkisi ve stabilite özelliği kayboldu. Finansal istikrar adlı yeni hedef için de makro ihtiyati politika denilen yeni bir araç kutusu kodlanmaya başlandı. Soru şuydu: gelecekte esnek enflasyon hedeflemesi ve makro ihtiyati politika araçları çiftiyle mi ilerlenecekti? Vurgu giderek makro ihtiyati politikalara mı kayacaktı yoksa o dönemde İsveç Merkez Bankası başkan yardımcısı olan ve bu konularda çok yazmış Lars Svenson’un düşündüğü gibi artık tarihi diyebileceğimiz kadar eskiyen enflasyon hedeflemesi bir-iki rötuşla ön planda kalmaya devam mı edecekti?
Enflasyon hedeflemesi döneminde özellikle gelişmekte olan ülkelerde enflasyonun düştüğü açık bir olgu ve 2000’lerde manzara bu açıdan da 1990’lara benzemiyordu. Enflasyonu düşen tek ülke Türkiye değildi. Hatta Latin Amerika’da enflasyon çok daha yüksekti: 1980’lerde yıllık ortalama yüzde 136 ve 1990-95 arası yüzde 240. 1995-99 arası yüzde 20’nin altına düşen enflasyon 2000-09 arasında yıllık ortalama yüzde 7’ye geriledi. Dünyanın enflasyona en açık ve literatürü en fazla geliştiren verileri sağlayan bölgesinde enflasyon en önemli sorun olmaktan çıktı. Peki,........
© Ekonomim
