Faşizm geçirmezlik
Fransa’nın bile geçmişinde Aydınlanma karşıtlığı, laiklik tartışması, dönemin bilimsel anlayışına uygun olarak kafatasçılığa varan ırkçılık ve milliyetçilik, sağda ve solda ama daha çok sağda yer alan Katolik entelektüel çevreleri varsa “faşizm geçirmezlik” tezi nasıl ileri sürülebilmişti?
Fransa’nın “faşizm geçirmezliği” miti ve tartışması Hitler yenildikten sonra yavaş yavaş yaratılmış bir mit ve bu mitin 1980’lerde sorgulanmasıyla ortaya çıkmış bir tartışmadır. Çok okunan Serge Berstein (1984) söz konusu “faşizm geçirmezliği” kelimesi kelimesine dile getiren kişidir. 1930’ların Radikal (Cumhuriyetçi) Parti’sinin tarihçisidir: « Imperméabilité » de la France. Esasen Fransa’da hem sağın hem de solun 1930’lara bakışı uzun süre René Rémond tarafından belirlendiği için standart görüş Fransız faşizminden bahsedilemeyeceği idi. Bu teze göre elbette ki Vichy döneminde Nazizm’le iş birliği yapıldığı ve örneğin FKP’de liderliği Thorez’e kaptırdıktan sonra ayrılan Doriot’nun sonunda SS üniforması giydiği açıktı. Ancak 1940 yenilgisi öncesi has bir Fransız faşizminden bahsedilemezdi. İşgal sonrası işbirlikçilerin Nazizm’e bağlılıklarını bazen abartmış olmaları orijinal halinde bir Fransız faşizminin var olmuş olduğu iddiasına kanıt olarak sunulamazdı. Ernst Nolte, Robert Soucy ve Zeev Sternhell 1970’lerde bu görüşü sarstılar. Hatta İsrailli tarihçi Zeev Sternhell bu görüşü sarsmakla kalmadı, faşizmin ideolojik ve entelektüel kökeninin 1885-1914 Fransa’sında olduğunu iddia etti. Mussolini 1932’de ideolojik borçlarını anlatırken Georges Sorel’i en başta sayarak saygı göstermemiş miydi?
Ancak Rémond’un haklı olduğu yönler de var. Geçmişin ideolojik ve entelektüel hayaletlerinin kolay kaybolmadıkları açıktır. Girardet (1955) Maurras’ın ideolojik mirasının Drieu La Rochelle gibi çoktan eski milliyetçilikten azade olduğunu düşünen bir yazarda, yeni milliyetçiliğin, Fransız sağının faşizme evrilen kısmının kahramanı olan bir tarihi kişilikte bile ağır basmaya devam ettiğini yazıyor. O kadar ki Nazi Almanya’sıyla yakınlaşarak “Cermen savaş arabalarını Bolşevizm’e çevirme” fikri Fransız milliyetçiliğinin ta kendisi olan Almanya korkusu ve düşmanlığını aşarak kamuoyuyla paylaşılamıyordu. Girardet şefsiz ve kitlesiz genç Fransız faşizminin dergilerin editör odalarında bile nasıl kıvrandıklarını, Maurras’ın hayaletinden 1940 yenilgisine kadar nasıl çıkamadıklarını anlatır. Sonuçta Fransa’nın 1940 yenilgisi tüm romantik faşistleri Vichy saflarına itmemiştir. Drieu la Rochelle 1943’te geçmişteki tüm anti-komünizmine rağmen Hitler’in Rusya’da yenilmesini istiyordu çünkü Almanya daha büyük düşmandı.
Aslında bir Fransız-Alman ortak entelektüel alanından bahsedilebilir. Evard (2011) “kültürel transfer alanı” derken Fransız Devrimi’nin Almanya’daki etkisini inceler ancak aynı zamanda Ernest Renan’a atıfta bulunur: 19. Yüzyılda şekillenen büyük modern siyasal-kültürel akımların “üç kaynağı” Protestanlık, felsefe ve devrimdir. Lenin’in Marksizm’in üç kaynağı formülüne benzeyen –İngiliz ekonomi politiği, Alman felsefesi, Fransız sosyalizmi- bu ifadenin tam alıntılanması Renan’ın........
© Ekonomim
visit website