Decretum: Bir insan hakları tartışması
İnsan hakları önemli ama nereden geldikleri, nasıl kavramsallaştırıldıkları, hangi hukuki/teolojik/felsefi iklimde kök saldıkları es geçiliyor. Kısmi ve kısa bir gezintiye çıkabiliriz. Mesela Meşhur Vitoria’ya gidelim. Vitoria, Kızılderililerin topraklarının Hristiyan bir kral tarafından ellerinden alınmayacağını söylemişti ki tek tek Hristiyanların tek tek Kızılderililerin topraklarını alamayacakları sonucu zaten otomatik olarak bu tezi takip ediyordu. Bu önemli bir ilk tezdir. Vitoria bu sonuca nasıl ulaşmıştı? Adım adım ilerleyelim. ‘Amerikalı Kızılderililer Üzerine’ adlı çalışmasında Vitoria ius gentium –bugünkü uluslararası hukuk ama insanlar arası hukuk veya barbar kavimlerin iç hukuku da olabiliyor- tarafından sadece ius praedicandi tanındığını yazıyor: Yalnızca dinlerini müdahale edilmeksizin açıklama ve yayma hakkı. Ayrıca “haklı savaş” doktrini İspanyollara masumları zorbalığa karşı koruma hakkı veriyordu. Mülkiyetle ilgili sadece şu olabilirdi: “Haklı savaş” bir kez ilan edilince savaş hukuku –ius ad bellum- kazanan ve elbette “haklı” taraf olan Hristiyanlara yenilenlerin mallarına el koyma ve onları köle yapma hakkını veriyordu. Ancak öncesinde ius in bello geçerli olmalıydı; yani “haklı savaşı” başlatmak için haklı bir neden gerekliydi. Kızılderililer Hristiyanların dinlerini yaymalarına engel olmamış ve onlara zarar vermemiş iseler ortada hak kalmıyordu. Kızılderililer İspanyollara zarar verdilerse bile –örneğin ticaret yapmalarına engel olmak, mallarını yakmak, bazı yerelliklerde çatışma çıkarmak- İspanya Kralı Amerikalarda sadece dominium iurisdictionis iddia edebilirdi. Yani fethedilen yenidünyada geçerli hukuk Canon Law veya ius commune olacaktı. Bu durumda ius gentium gereği İspanyol hukuku geçerli oluyordu. Esasen Papa İspanya kralına bu hakkı tanımıştı. Ancak Kızılderililerin mallarına ve topraklarına yine de el konulamazdı ve köle yapılamazlardı. Elbette çıkarlar ve gerçeklerle Madrid ve Salamanca üniversitelerinde tartışılanlar bir kez daha ayrı düşecekti.
Ancak Vitoria “egemenin”, kralın, imparatorun bile Kızılderililerin topraklarına el koyamayacağını tam olarak neye dayanarak söyleyebiliyordu? Dayanak noktası Canon Law ve özel olarak Gratian idi. Gratian, Decretum Distinctio 8’de doğal hukukun niteliğini ve örf ve adetlere önceliğini, ilahi hukuk olarak gördüğü doğal hukukun elbette insan eliyle yapılmış hukuktan –ius humanum veya lex humana; lex civilis ya da ius positum terimleriyle de karşılanabilir- önce geldiğini açıklıyor. Bu böyleyse ve ius naturale özel mülkiyet tanımıyorsa mülkiyet nereden geliyordu? Tartışma olmaması, ius humanum tarafından yaratılan kategorilerin ius naturale ile çeliştikleri anda geçersiz kabul edilmeleri gerekmez miydi? Decretum Distinctio 8 C1, C2 ve C5 konuyu çözmüyor muydu? Elbette ki hayır çünkü bu durumda Hristiyanlık ne devletin ne de özel mülkiyetin kabul edilebileceğini vaaz etmek durumunda kalırdı. Nitekim ius humanum insan “düştükten”, cennetten kovulduktan sonra yapılan yasaydı. Ancak bu formül de........
© Ekonomim
