“Yatırım için en iyisi ekmek teknesidir”
İki yaşından itibaren babasıyla dedesinin kurduğu dükkâna gidecekti her gün. Dede, verem hastasıydı onun rahatsızlığı babasının eğitimi olacaktı, çünkü işin başında bulunamadığından farklı şehirlerden ustalar gönderiyordu dükkâna. Daha ortaokuldayken, babası hocası ama aynı zamanda rakibiydi, çünkü onu geçmeye çalışıyordu. Ancak kanser olunca o da babası gibi tek başına büyük bir sorumluluk üstlenmek zorunda kalacaktı. Onunla büyüdüğü için babasının bütün hayallerini üstlenmek zorundaydı artık. En zor iş bugün oğlunun omuzlarındaydı: Dördüncü kuşak olarak ne yapacak, varsa hangi eksiklikleri tamamlayacaktı?
Çünkü o, dedesinin kurduğu, babasının sürdürdüğü mutfağı daha da ileriye götürmüş, abartmadan teknolojiyi sokmuş, mahzeni geliştirmiş, kendi çiftliklerini kurmuştu. Şimdi hedef eğitimdi, gastronomide eğitimin şart olduğunu düşünüyor bir fakülte için hazırlıklar sürüyordu. Bu arada bir kahve şirketi kurmuşlar, kendi ekmeklerini yaptıkları ufak bir fırın açmışlardı. Yani önceki kuşaklardan eksik gördüğü her şeyi günümüze uyarlayarak yapmaya çalışmıştı.
Türkiye’de yaratılan bir dünya markası olan 7 Mehmet’in başındaki Mehmet Akdağ’dan söz ediyorum… Anlattıklarıma imza atan o. Dededen bu yana kendilerini misafirlerini ağırlayan bir ev sahibi gibi görüyor, en iyi ürünleri sunmaya çalışıyorlar. Böylelikle........
© Ekonomim
visit website