menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Web3 Ekosistemi ve Vergilendirme: Merkeziyetsizlik Çağında Yeni Bir Vergi Paradigması

2 0
11.01.2025

Burcu ALPTEKİN

Vergi Müfettişi

Önceki yazılarımda blockchain teknolojisi, akıllı sözleşmeler, merkeziyetsiz uygulamalar (dApps), kripto varlıklar ve algoritmik temelleri, Defi ekosistemi gibi konuları yapılandıran değerlendirmeleri sizlerle paylaşmıştım, bugün tüm bu süjeleri bünyesinde barındıran bu ekosistemi gözler önüne sermeyi ve -neden vergisel açıdan önemli?- sorusunu da dikkatlere sunmayı planlıyorum. Haydi başlayalım o halde…

Nedir Web3 ekosistemi? Web3, dijital devrimin yeni bir aşaması olarak, internetin evrimsel gelişiminin son derece önemli bir noktasıdır ve bu noktada denilebilir ki, yalnızca teknolojik bir yenilik değil, aynı zamanda toplumsal, ekonomik ve hukuki boyutlarda köklü bir dönüşüm süreci başlatan bir olgudur. İnternetin ilk evresi olan Web1, bilgi paylaşımının statik, tek yönlü ve genellikle pasif olduğu bir dönemi temsil ederken, Web2, interaktif platformların, sosyal medyanın ve merkezi yapıların hızla güç kazandığı bir dönem olarak tarih sahnesine çıkmış ve dijital dünyanın toplumsal yapısını dönüştüren bir dinamiği beraberinde getirmiş; ancak, Web2’nin sunduğu bu merkeziyetçi yapılar, kullanıcıların veri gizliliği, dijital kimliklerin güvenliği, içerik denetimi ve platform bağımlılığı gibi bir dizi ciddi sorunu da beraberinde getirmiştir. Dahası süreç dahilinde kullanıcılar, dijital dünyada tam anlamıyla kontrol sahibi olamamış, büyük teknoloji şirketlerinin ve platformların egemenliği altına girmiştir. Bu bağlamda, Web3, kullanıcıların dijital varlıklar, kimlikler ve işlemler üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmalarını sağlamak amacıyla merkeziyetsizliği, şeffaflığı ve bireysel egemenliği temel alarak ortaya çıkmış, dijital ekosistemin daha özgür, bağımsız ve eşitlikçi bir şekilde yeniden şekillendirilmesini mümkün kılan bir çözüm yolu sunmuştur.

Web3’ün doğrudan inşa edilmesini sağlayan bu dönüşümün temel ilkeleri, yalnızca teknolojik değil, aynı zamanda ekonomik ve toplumsal yapıları yeniden tasarlamayı hedefleyen bir nitelik de taşımaktadır. Merkeziyetsizlik, Web3’ün temel yapı taşı olarak, dijital işlemlerin ve verilerin merkezi otoritelerden bağımsız, dağıtık ağlar üzerinde saklanarak gerçekleşmesini mümkün kılarken, bireylerin dijital varlıklar üzerinde tam denetim sahibi olmalarını sağlamaktadır. Bu süreç, geleneksel sistemlerdeki merkezi otoriteler ve aracılar, örneğin bankalar ve platformlar, yerine akıllı sözleşmelerin ve algoritmaların işlem yapması sayesinde dijital ortamda daha şeffaf ve güvenli bir etkileşim alanı yaratmaktadır. Kullanıcı egemenliği, Web3’ün en önemli özelliklerinden birisi olarak, bireylerin dijital kimlikleri ve verileri üzerinde tam kontrol sahibi olmalarını sağlayarak, kullanıcıların kendilerine ait verileri üzerinde herhangi bir dış müdahaleyi, izinsiz kullanımı ve ticari amaçlarla bahse konu işlevsel verilerin ele geçirilmesini engellemektedir. Bu bağlamda, açıktır ki, Web3, dijital dünyada merkezi otoriteler tarafından denetlenen ve kontrol edilen yapıları değil, bireylerin ve toplulukların daha özgür, bağımsız ve güvenli bir biçimde dijital varlıklarını yönettiği bir ekosistem sunmaktadır.

Ayrıca, Web3 teknolojisinin sunduğu şeffaflık ve güvenlik, blockchain tabanlı sistemlerin temel özellikleri arasında yer alırken, tüm işlemlerin değiştirilemez bir biçimde kaydedilmesi ve bu kayıtların kamuya açık bir şekilde doğrulanabilir olması, dijital ekonomide güvenliğin sağlanmasına olanak tanımaktadır. Bu güvenlik düzeyi, yalnızca finansal işlemler için değil, aynı zamanda kişisel verilerin korunması ve veri kullanımının denetimi açısından da son derece kritik bir önem taşımaktadır. Nasıl mı; Web3 ekosisteminde, kullanıcılar, dijital varlıkları ve işlemleri üzerinde doğrudan kontrol sahibi olduklarından, platformlar tarafından belirlenen geleneksel kurallar yerine, tüm işlemler ve sözleşmeler, şeffaf ve güvenli bir şekilde blockchain üzerinde gerçekleştirilir. Bu da, kullanıcıların dijital ortamda daha güvenli bir şekilde işlem yapmalarını, kendi dijital varlıklarını kontrol etmelerini ve tüm işlemlerin kaydının herkes tarafından doğrulanabilmesini sağlar.

Web3’ün token ekonomisi ve ödüllendirme mekanizmaları da bu ekosistemin önemli bileşenlerinden biridir. Bu sistem, kripto para birimleri ve tokenlar aracılığıyla, dijital platformlara katkı sağlayan kullanıcılara ödüller sunar, böylece kullanıcıları daha aktif hale getirir ve dijital ekonominin büyümesine katkı sağlar. Kullanıcılar, katkıları karşılığında tokenlar ile ödüllendirilirken, bu tokenlar, platformların daha kullanıcı odaklı hale gelmesini sağlar ve platformların yönetimini, kullanıcıların doğrudan katılımıyla gerçekleştirir. Bu mekanizma, Web3’ün merkeziyetsizlik ilkesiyle paralel olarak, dijital ekosistemi tamamen kullanıcıların elinde tutmayı amaçlar.

Web3 ekosistemi, blockchain teknolojisi, akıllı sözleşmeler, merkeziyetsiz uygulamalar (dApps) ve kripto para birimlerinin birleşiminden oluşan dinamik bir yapıya sahiptir. Blockchain, Web3’ün temel altyapısını sağlayarak, verilerin merkeziyetsiz bir biçimde saklanmasını ve tüm işlemlerin doğruluğunun şeffaf bir şekilde kaydedilmesini mümkün kılar. Ethereum, Bitcoin gibi platformlar, bu teknolojinin yayılmasına öncülük etmiş olup, akıllı sözleşmeler ise anlaşmaların otomatik olarak, tarafların önceden belirlediği koşullar doğrultusunda gerçekleşmesini sağlamaktadır. Merkeziyetsiz uygulamalar (dApps) ise, Web3 ekosisteminin uygulama katmanını oluşturur ve bu uygulamalar, merkezi otoritelerden bağımsız bir biçimde, kullanıcılar arasında doğrudan etkileşim sağlayarak, merkeziyetsizliğin gücünü pratikte ortaya koyan önemli dinamiklerdir.

Web3, dijital ekonominin neredeyse her alanında köklü değişikliklere yol açmaktadır. Merkeziyetsiz finans (DeFi) sistemleri, geleneksel bankacılık ve finansal aracılara olan bağımlılığı gidermekte ve finansal işlemlerin, borçlanma, yatırım yapma gibi işlemlerin doğrudan blockchain tabanlı sistemler üzerinden yapılmasını mümkün kılmaktadır. Sanat ve yaratıcı endüstrilerde ise NFT’ler (Non-Fungible Token), sanat eserlerinin dijital ortamda alım satımını sağlayarak, sanatçılara eserlerinden doğrudan gelir elde etme imkânı tanımaktadır. Sosyal medya ve içerik platformları, içerik üreticilerinin platformlara bağımlılığını azaltarak, kullanıcıların doğrudan katkıda bulunmalarını ve ödüllendirilmelerini teşvik etmektedir. Bu sayede, içerik üreticileri daha bağımsız hale gelirken, kullanıcılar da içerik üretimine aktif olarak katkı sağlamakta ve dijital dünyada daha eşit bir paylaşımdan yararlanmaktadır. Tedarik zinciri süreçlerinde ise, blockchain tabanlı sistemler, süreçlerin şeffaflığını artırarak dolandırıcılık gibi risklerin önüne geçilmesini sağlamakta, aynı zamanda verilerin izlenebilirliğini ve doğruluğunu garanti etmektedir.

Web3’ün vergisel etkileri ise, söylenebilir ki, geleneksel vergi sistemlerinin en önemli sınavını oluşturacak düzeydedir. Şöyle ki, merkeziyetsiz yapılar, dijital varlıkların vergilendirilmesi, gelirlerin tespiti, dijital işlemlerin denetlenmesi ve uyum süreçlerinin son derece zor hale gelmesine yol açmaktadır. Kripto para birimleri ve dijital varlıklar, geleneksel finansal işlemlerle karşılaştırıldığında, anonim ve dağıtık bir yapıya sahip olduklarından, vergisel denetim ve düzenleme açısından büyük zorluklar yaratmaktadır. Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomiler, bu yeni dijital ekosistemi doğru bir şekilde anlamak ve adapte olmak suretiyle, teknoloji odaklı bir vergi paradigması geliştirebilir ve uluslararası rekabette avantaj elde edebilir. Ancak bu süreç, sadece teknik bir meseleyi değil, aynı zamanda etik, hukuki ve ekonomik boyutlarıyla da ele alınması gereken bir dönüşüm sürecini ifade etmektedir.

Yani denilebilir ki, Web3, dijital dünyadaki yapısal değişimleri sadece teknolojiyle sınırlı tutmayıp, aynı zamanda ekonomik, toplumsal ve vergisel açıdan da büyük bir dönüşüm yaratmaktadır. Merkeziyetsiz yapılarla şekillenen bu ekosistem, dijital varlıkların güvenliği, şeffaflık, kullanıcı hakları ve vergi düzenlemeleri açısından yeni bir çağ başlatmaktadır. Web3’ün sunduğu fırsatları anlamak, bu dönüşümü doğru yönetmek ve vergi sistemlerine entegrasyon sağlamak, dijital dünyada güçlü bir yer edinmek adına kritik öneme sahiptir.

Web3’ün Vergisel Ekosisteme Etkileri

Web3 teknolojisinin vergisel ekosistem üzerindeki etkilerini ele alırken, merkeziyetsiz uygulamaların (dApps) ekonomik süreçlere getirdiği yenilikler ve bu yeniliklerin vergisel raporlama süreçlerine etkileri oldukça belirgin bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Web3’ün temel bileşeni olan merkeziyetsiz uygulamalar, geleneksel ekonomik modellerin sınırlarını aşarak, bireylerin finansal işlemlerini aracı kurumlar olmaksızın, doğrudan ve düşük maliyetle gerçekleştirmelerine olanak tanımaktadır. Bu durum, özellikle finansal erişimi sınırlı olan bireyler için finansal kapsayıcılığı artırırken, ekonomik süreçlerin dijitalleşmesiyle birlikte, vergisel açıdan önemli bir zorluk ortaya çıkmaktadır. Merkeziyetsiz sistemlerde, gelirlerin kaydedilmesi ve denetlenmesi işlemleri, geleneksel merkeziyetçi denetim mekanizmalarının ötesine geçmekte ve mevcut vergilendirme sistemlerinin karmaşıklığını derinleştirmektedir. Bu yeni ekonomik modelde, bireylerin elde ettiği gelirlerin tanımlanması ve doğru şekilde raporlanması gerekliliği, vergilendirme süreçlerini zorlaştırarak, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, bu tür uygulamalara yönelik mevzuat ve denetim araçlarının yeniden yapılandırılmasını zorunlu kılmaktadır.

Web3 ekosisteminin bir diğer önemli boyutu, kullanıcıların gelirlerinin tespitindeki zorluklar ve vergisel raporlama süreçlerinin karmaşıklığıdır. Web3 kullanıcıları, token ticareti, staking ödülleri, NFT satışları gibi çok sayıda farklı gelir kaynağından kazanç elde edebilirler. Ancak, bu gelirlerin merkezi bir otorite tarafından izlenememesi, vergi denetimlerinin etkinliğini büyük ölçüde sınırlamaktadır. Gelirlerin doğru şekilde tespit edilmesi, akıllı sözleşmelerin devreye girmesiyle birlikte daha da karmaşıklaşmakta, bu durum ise gelir türlerine yönelik ayrı vergilendirme rejimlerinin geliştirilmesini de gerekli kılmaktadır. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde, bu tür yeni ekonomik yapılarla uyumlu ve denetim yetkinliğini artıracak yasal düzenlemelerin oluşturulması, mevcut mevzuatın kapsamını genişletme ve uyum sağlama noktasında kritik bir öneme sahip olacaktır.

Web3 teknolojisinin, vergisel uyum ve denetim süreçleri üzerindeki etkisi de oldukça kapsamlıdır. Merkeziyetsiz yapıların getirdiği bu yeni paradigmanın, vergi denetim mekanizmalarını yeniden tasarlamayı zorunlu kılması, blockchain teknolojisinin sunduğu şeffaflık ve izlenebilirlik fırsatlarını ön plana çıkarmaktadır. Blockchain tabanlı çözümler, Web3 ekosisteminde gerçekleştirilen işlemlerin şeffaf bir şekilde kaydedilmesini sağlayarak, denetim süreçlerinde yeni bir anlayışın benimsenmesini mümkün kılmaktadır. Bu bağlamda, Türkiye, blockchain teknolojisinin sunduğu imkânları kullanarak, Web3 ekosistemine entegre olabilecek merkeziyetsiz sistemlerin vergi denetimini daha etkin bir biçimde gerçekleştirebilir. Özellikle akıllı sözleşmeler aracılığıyla otomatik vergilendirme süreçlerinin oluşturulması, gelirlerin doğru bir şekilde tespit edilmesini sağlayacak ve denetim süreçlerini daha hızlı ve verimli kılacaktır. Türkiye, bu teknolojik gelişmelere yönelik olarak blockchain tabanlı vergi denetim mekanizmalarını benimseyerek, Web3 ekosistemine uyum sağlayabilir ve vergi kaçakçılığıyla da daha etkin mücadele edebilir.

Web3 teknolojisinin uluslararası standartlarla entegrasyonu, bu ekosistemin küresel düzeyde vergilendirilmesine yönelik çabaların temelini oluştururken, Türkiye’nin bu süreçlere dahil olarak rekabet avantajı sağlaması büyük bir fırsat yaratmaktadır. OECD’nin BEPS (Base Erosion and Profit Shifting) girişimleri ve dijital ekonominin vergilendirilmesine dair yapılan uluslararası çalışmalar, Web3 ekosisteminin vergilendirilmesinde temel teşkil edebilecek normlar oluşturmuştur. Türkiye, bu uluslararası normlara uyum sağlayarak, Web3 ekosisteminin vergilendirilmesinde küresel işbirliklerinden faydalanabilir ve merkeziyetsiz projelerin Türkiye’deki kullanıcılarının vergi yükümlülüklerini daha etkin bir şekilde tanımlayabilir. Ayrıca, Türkiye’nin teknoloji yatırımları ve Web3 ekosistemine yönelik stratejik politikalar geliştirerek, blockchain altyapısının güçlendirilmesi, dijital cüzdanların vergilendirilmesi için API (Application Programming Interface- Uygulama Programlama Arabirimi) tabanlı çözümlerin geliştirilmesi ve yerel Web3 projelerinin desteklenmesi, ülkeyi bu alanda bölgesel bir lider konumuna taşıyabilir neden olmasın... Hatta bu çerçevede söylenebilir ki, Türkiye, blockchain ve Web3 teknolojilerini teşvik etmek için özel yatırım fonları ve Ar-Ge destekleri sunarak, güçlü bir ekosistem yaratabilir ve bu alanda global rekabet avantajı elde edebilir.

Açık izahla denilebilir ki, Web3 ekosisteminin vergisel etkileri, merkeziyetsiz finansal sistemlerin dinamiklerine paralel olarak geleneksel vergilendirme yaklaşımlarını derinden etkilemektedir. Türkiye’nin bu dönüşümü yakalamak ve öncü bir rol üstlenmek için, hem iç hukuki düzenlemelerde reformlar yapması hem de uluslararası işbirliklerini güçlendirmesi gerekmektedir. Blockchain tabanlı çözümler, denetim süreçlerini kolaylaştıracak ve merkeziyetsiz yapılarla uyumlu vergilendirme mekanizmalarının temellerini atacak; bu süreçler de nihai olarak, Türkiye’nin global Web3 ekosisteminde de söz sahibi olmasına olanak tanıyacaktır.

Merkeziyetsiz Finans (DeFi) Ekosistemi ve Vergilendirme

Merkeziyetsiz finans (DeFi) ekosistemi, finansal aracılara olan bağımlılığı ortadan kaldırarak, kullanıcıların doğrudan işlem yapmasına olanak tanıyan bir yapı sunarken, bu yapının ortaya çıkardığı vergisel ve denetimsel zorluklar, mevcut vergi sistemlerini önemli ölçüde dönüştürmeye yönelik büyük bir meydan okuma oluşturmaktadır. DeFi ekosisteminde yer alan borç verme, borç alma, likidite sağlama, yield farming ve staking gibi ekonomik faaliyetler, geleneksel finans sistemlerinde olduğu gibi vergiye tabi kazançlar sağlasa da, merkeziyetsiz yapı bu gelirlerin izlenebilirliğini ve vergilendirilmesini büyük ölçüde karmaşıklaştırmaktadır. Blockchain üzerindeki işlemlerin dağıtık yapısı, farklı ağlar ve token türlerinin varlığı, gelirlerin tespitini güçleştirirken, aynı zamanda bu işlemlerin doğruluğunu denetleyebilme yeteneğini de zayıflatmaktadır. Türkiye’nin........

© Ekonomim