menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ebru Kış ile Yunus Çinçin Söyleşti

9 0
17.09.2025

Yunus Çinçin: Sevgili Ebru Kış, söyleşi isteğimi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Kendinizden, yazarlık geçmişinizden ve yazarlık serüveninizde önemli gördüğünüz dönüm noktalarından söz eder misiniz?

Ebru Kış: Sevgili Yunus Çinçin, ben teşekkür ederim ilginize. Ben yazmaya, sevdiğim öykü ve romanlar üzerine inceleme ve eleştiri yazıları yazarak başladım. Nazlı Eray’ın Aşk Artık Burada Oturmuyor, Pınar Kür’ün Hayalet Hikâyeleri, Murat Uyurkulak’ın Har, Ayfer Tunç’un Evvelotel, Anna Kavan’ın Kartal Yuvası vb. kitapları üzerine yazdığım yazılar Varlık, Cumhuriyet Kitap, Milliyet Kitap, Hece Öykü gibi dergilerde yayımlandı. Ardından öykü yazma sürecine girdim. İnceleme yazılarım ve Türkçe-edebiyat alanında hazırladığım öğretici kitaplar, öyküye yönelmemde elbette etkili oldu.

Yıllar içinde biriken öykülerimi yayımlatmak için acele etmedim. Bu metinler hem şiir hem öykü türüne dâhil edilebileceğinden, Minimal Şeyler adıyla 2023’te kitaplaştı. Öykülerim, kitaplaşmadan önce Öyküden Çıktım Yola adlı minimal öykü antolojisinde ve Kısa ve Öykü dergisinde yayımlandı. Kitaplaştıktan sonra ise Azerbaycan’da yayımlanan Öykü Antolojisinde yer aldı.

Yunus Çinçin: Öykülerinizin konularını seçerken, öykülerinizi yazarken temel motivasyonlarınız neler? Ebru Kış, öykülerini nasıl yazar? Yazmak sizin için ne ifade ediyor?

Ebru Kış: İnsanların gerçekliklerini keşfetmek temel motivasyonum. Ben yaşayarak yazanlardanım. Duygu, itici güçtür bende. Tanık olduğum gerçekliklerde baskın bir duygu gelip konu olarak kendini yazdırır. Başkalarının hayatıdır yazdıklarım. Başkalarının hayatı, benim hayatımdır aslında. Çekip almışımdır onlardan hayatımı. Hâlbuki kurgu dünyasının doğası gereği yazdıklarım nihayetinde kimsenin hayatı değildir. Çünkü gerçekliğin anlatımına metafor, imge, rüya, mitoloji, psikanaliz, şiir yakışıyor.

Hakikat çoğu zaman acıdır. Bazen bizi rahatsız eden veya kafamızı meşgul eden o şeyden kurtulmak için yazarız. Bir sanatçının üretim süreci bazen yas tutmaktır; bazen anneden ayrılışın, çocukluktan, gençlikten, sevgiliden, vatandan, bir uzuvdan kopuşun, ölümün yasıdır belki yeniden doğuş için.

Yazarlar, şairler anlatmak kadar anlamak için de yazar bence. Bu, yazarın hakikat ile baş etme yoludur. Böylelikle sindirilemeyenler sindirilir, anlaşılmayan anlaşılır, kabul edilemeyenler kabul edilir. Okur açısından bakıldığında da edebiyat, insanı iyileştirir, maruz kaldığı gerçekliklerle yüzleştirir. Dolayısıyla yazmak hem büyümektir hem büyütmek, hem dönüşmektir hem dönüştürmek.

Benim için yazmak, “gerçekliğin” varoluş biçimidir; acının, aşkın, sevginin, eksikliğin, öfkenin, yalnızlığın, sırrın, ölümün duyulma ve görülme hâlidir. Yazdıklarım, sonsuz evrende kaybolmasını istemediğim, unutulmasın diye kaleme aldığım şeylerdir.

İnsan doğasına yönelik anlatmaya değer bir konu ile ona özgü üslup, her bir öykü için birbirinden ayrılmaz iki unsurdur. Yazarken yaptığım şey özgür olmak, üslupta kuralsızlıktı; okuru merkeze almamak hatta onu yok saymaktı. Yani ne okur vardı aklımda ne de okurun anlaması. Kendim için yazıyordum; sanki cebimde biriken cümlelerin, kişilerin,........

© Edebiyat Burada