Ayşe Görkem Kozanoğlu ile Onur Köybaşı Söyleşti
Onur Köybaşı: Ellerin de düşünceleri vardır, temas etmenin belki de başlangıç noktasıdır eller. Tıpkı kitabını elime ilk aldığımda temas ettiğim o duyguyla satırlarını gözlerimle buluşturduğum o andaki duygu gibi. Hoş geldin Ayşe Görkem, Temas ve Temas kitabın 160. Kilometre etiketiyle yakın zamanda okuyucusuyla buluştu, hayırlı olsun. Söyleşiye başlamadan önce kulağımıza temas edecek bir şarkı istesem senden?
Ayşe Görkem Kozanoğlu: Teşekkür ederim. Madem temas etmekle başladık, öyleyse “Senin içindeki eli tutmak istiyorum” cümlesiyle başlayan Mazzy Star klasiği Fade Into You olsun şarkımız.Onur Köybaşı: Kitabın Melih Cevdet Anday’ın dizeleriyle açılış yapıyor; Cevdet Anday’ın nasıl bir yeri var hayatında ya da şiire bakış açında?
Ayşe Görkem Kozanoğlu: Şiirsel zekâsını çok sevdiğim bir şairdir Anday. “Teknenin Ölümü”, “Öğle Uykusundan Uyanırken” gibi şiirlerini bir baş dönmesiyle okumuşumdur ilk defasında.
Onun dışında çok kimliklidir. Önce genç Birinci Yeni şairi, sonra yaşsız büyük şair. “Sözcük” mucidi diye bilinir.Felsefeci. Aydınlanmacı. Hümanist. Mitoloji meraklısı. Çevirmen. Köşe yazarı. Konservatuar’da hoca. Anekdotların büyük çapkını. Fakat, o kapı gibi Cumhuriyet aydını görüntüsünün ardında bir yanı var, ki en sevdiğim yanıdır, ben onda doğalcı bir anarşist bulurum. Bir uyumsuz. Bir de, bunu mealen aktarabileceğim, şairin her şeyden biraz anlayan kişi olduğunu söyler ki, ben de kendimi böyle hissederim.
Ama ben her şairde bir şeyler bulurum genelde.
Onur Köybaşı: Kitabın ismi gibi kitapda birçok şeye temas ediyor aslında; Derrida’danDebussy’e, Klasik Türk müziğinden Lambada’ya, Kurt Cobain’denConverslere, MTV’ye, 90’lara, İlhan Berk’e, Turgut Uyar’a, Spotify listesinden Rimbaud’ya, Anne Sexton’dan bulutların ormanına…Temas ve Temas okuyucuya ulaşana kadar nasıl bir hikâyeden geçti, bizlerle paylaşır mısın?
Ayşe Görkem Kozanoğlu: Pandemi sonrası yazdığım şiirler. Gezi’de, pandemide ve depremde; hepsinde esas ihtiyacımız temas kurmak değil miydi? Pandemide aylarca sevdiklerimizle görüşmedik, ben deprem günlerinde bomboş bir sınıfta online ders verdim, her toplumsal olayda internet bağlantımızı, birbirimizle temasımızı kestiler. Ben de kişisel olarak derin bir kayıp duygusuna eşlik eden ve tuhaf şekilde “nefes açlığı”na çok benzer bir temas açlığı yaşadım hayatımın o döneminde, galiba aşağı yukarı 6 Şubat Depremi’ne tarihleyebilirim. Bir şeyler oldu ve ben sanki birden tüm bağlarımı yitirdim, sanki canlılıkla aramda saydam bir duvar varmış gibi, değemeden, dokunamadan, tutunamadan öylece baktım dünyaya, öyle ki birilerinin beni tutması gerekti. Ve o zaman bir şeyler değişmeye başladı. Böyle bir hikâye, Temas ve Temas.
Onur Köybaşı: “Çık” şiirinde Hazır mıyım dünya / senle göz göze gelmeye… Diyorsun. Dünyayla göz göze gelmek korkutuyor mu seni ya da bunun için daha zaman var mı?
Ayşe Görkem Kozanoğlu: Dünyayla göz göze geldiğimiz zamanlar olur. Ben ona bir çocuk gibi uzun uzun bakarım, gözlerin sessizliği bir konuşma biçimidir. O da bana bakar, Nietzsche’nin tarif etmeye çalıştığı uçurum gibi de baktığı olmuştur. Bu açıdan çokda abartmamak lazım bakışmayı. :)“Çık” şiirinde öznenin hazır olup olmadığını anlamaya çalıştığı hal, “bir şair olarak” dünyayla göz göze gelmekti aslında.Neticede ben şair olduğumu biliyordum ama dünya bunu bilmiyordu.Şimdi biliyor, aramız iyi.
Şunu da eklemeliyim, Anne Carson Kırmızının Otobiyografisi nde şöyle söyler: “Herhangi bir şey hissetmek seni rahatsız eder.........
© Edebiyat Burada
visit website