menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Mertcan Karacan yazdı: Sevdim Ben Bu Kurşunları

10 0
30.06.2025

Hep söylerim aslında ama hadi ilk defa yazarak da açıklamış olayım: Bu ülkenin en çok şu üç şeyini seviyorum: Tarihini, mizahını ve çağdaş öykücülerini. Bunlardan birincisi köklerimi, ikincisi gövdemi, üçüncüsü ise dallarımı, dal uçlarımı, canlılığımı diri tutuyor. Onlarsız kaldım mıydı âdeta bir ecnebi gibi hissediyorum kendimi. Koskoca vatanıma bir anda Fransız kalmaya başlıyorum.

Hatta geçenlerde bununla ilgili garip bir diyalog bile yaşadım (Diyalog yaşanmaz gerçi ama alışılmış yanlış gerçek doğrudan daha doğru olabiliyor bazen bu tür bağdaştırmalarda). Bu seçkimi öğrenen bir arkadaşım yüzüme karşı şaşkınlığını gizleyemeyip “Hayret,” dedi, “bu üçlü için illa bir edebi tür seçeceğini bilseydim şiiri seçeceğini sanırdım.” Ben de kendisine hiç düşünmeden “Yo, yo,” dedim, “günümüz öykülerini şiirlerine kesinlikle tercih ederim.” Öyleydi ya, ne diye saklayacaktım!

Daha en son işte, yakın bir zaman önce, hatta arkadaşımla aramdaki diyalogtan yaklaşık iki üç gün sonra, Yeni Hayatlarının İlk Günü* adlı öykü kitabıyla Salihcan Sezer, beni bu savıma yani o üçlü seçkime tüm çağdaşları adına bir kez daha inandırdı. Açıkçası daha önce hiçbir yazdığına rastlamadığım bir isimdi, sevgili Sezer. Ancak adını andığım o güzelim kitabıyla hem kitaplığıma hem hayatıma hem de hayal dünyama harf harf, sözcük sözcük, cümle cümle âdeta bir çıkarma yaptı.

Buna “çıkarma” diyorum çünkü karşısında, itirafım olsun bu, vuruldum. Kitaptaki 11 öykünün 11’inden de en az birer ikişer kurşunum var bugün. Kimi deldi geçti kimi teğet geçti ama mutlaka bir değdi ruhuma.........

© Edebiyat Burada