menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Mertcan Karacan yazdı: Öldükten Sonra Bile

9 1
13.03.2025

Edebiyatımızda, öldükten sonra da yazmaya devam eden bir şairimiz olduğunu biliyor muydunuz? Evet, öldükten sonra bile! İlk bakışta herkese deli saçması gibi görünecek olan bu anektod bize değil de başka bir milletin edebiyatına ait olsaydı, eminim ki bugün hâlâ ve üstelik tüm dünyada konuşuluyor olurdu. Ama, gelgelelim, bunun daha bizde bile bir fark edeni olmadığından, esamesi hiçbir yerde ama hiçbir yerde okunmuyor!

Rüştü Onur

Şairimizin adı, Rüştü! Rüştü Onur… Hani, şu, Yılmaz Erdoğan Kelebeğin Rüyası diye filmini çekmeseydi, hadi filmini çekti diyelim, Mert Fırat gibi yakışıklı bir oyuncuyu bu rolde oynatmasaydı, adını pek çok okurun(!) “rüyasında” bile duyamayacağı, genç ölümlü şairimiz… O devam etmiştir, öldükten sonra bile yazmaya! Ve bunu da, yine, tıpkı pek çok hatırasının güzelliğini borçlu olduğu gibi, şair arkadaşı Süleyman Muzaffer’e borçludur. Artık hepimizin bildiği adıyla, Muzaffer Tayyip Uslu’ya…

Arkadaşının verem illeti yüzünden erkenden, daha yirmi iki yaşında göçüp gitmesi, derinden etkiler Muzaffer’i. O da, kabullenemediği bu ölüm gerçeğinin karşısında, hayallerine bir kez daha sıkı sıkı sarılıp bir şiir kaleme alır Rüştü’nün ağzından. Başlığına “Rüştü’den Gelen Mektup” ve dipnotuna da “Rahmetli şair arkadaşımız Rüştü Onur” cümlesini düştüğü bu şiirine (“mektubuna” mı demeli?), öte dünyadan sesleniyormuşçasına şu dizelerle........

© Edebiyat Burada