menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ertuğrul Aydın yazdı: İyi Saatlerde Olan Yazarın Beyazperdeye Düşen Gölgesi

16 1
17.01.2025

“Onun sevdiği şey hayattı, Londra’ydı, hazirandaki bu andı.”

Virginia Woolf

Londra’dan Wokingham’a giden bir trenin içindeydim. Kentin puslu bir günüydü. Bu pustan ötürü zor seçilen bir ırmağın üstünden geçiyorduk. Birdenbire geldiğimiz istasyonun adı anons edildi: “Virginia Water”. Ürpertiyle ayağa fırladım. Bu ırmak, o ırmaktı. Virginia Woolf’un kendini sularına bıraktığı ırmak! Yolculuk boyunca bu etkinin altında kalmıştım. Diyebilirim ki, Londra’nın bana sakladığı sürprizlerden biri de bu olmuştu. Bu sürprizden iki yıl kadar önce Türkiye’de Trabzon kentinde, Virginia Woolf’un hayatında kesitlere ve Mrs. Dalloway romanına yer veren Saatler filmini izlemiş, film bir diz etüt ile ders verdiğim üniversitede filmin afişini sınıfa götürerek kısa bir atölye çalışması yapmıştım. 2004 yazında Londra’ya gittiğimde filmin Londra ve Sussex’deki çekim yerlerini ziyaret ederek mekân-kurgu arasındaki rasyonel bağlantılara dair saptamalarda bulunmuştum.

Trabzon’da, -o günlerin- Saray Sineması’nda izlediğim 27 Nisan 2003’teki gösterimde filmden özellikle şu iki cümleyi not etmiştim: 1. “Hayattan kaçarak huzuru bulamazsın.”, 2. “Kalanların hayatı anlaması için birinin ölmesi şart.”. Filmi, yazarı (Woolf), senaristi özetleyen/öne çıkaran iki cümleydi bu aslında. Bu iki cümleyi, bir de Nicole Kidman’ın Virginia Woolf karakterinde yazarlık-ilham/“yaratı” öncesi düşünce-kâğıt-kalem arasındaki savaş hâliyle kodlayınca; filmin yakın dönem sinema tarihinde oturacağı yeri de iyice hesaplamış oldum.

Saatler........

© Edebiyat Burada