menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yeni finansal düzende imtiyaz mı, yük mü?

14 7
07.05.2025

Dolar sadece bir para birimi değil, aynı zamanda bir siste­min adı. Bugün dünya ticaretinin ’i ABD Doları üzerinden fa­turalandırılıyor. Döviz rezervle­rinin Y’u da ABD Doları olarak tutuluyor.* Dolar, her kriz anın­da yatırımcıların sığındığı, mer­kez bankalarının “güvenli liman” olarak biriktirdiği, enerji piyasa­larının ve borç piyasalarının di­li hâline gelmiş küresel bir güç. Ama bu gücün anlamı da yükü de tartışmaya açılıyor. Hem Washin­gton’da hem Pekin’de hem de İs­tanbul’da…

Özellikle kırılgan ekonomiler­de, merkez bankalarının rezerv­lerini Dolarda tutması; hükümet­lerin borçlanmalarını Dolar cin­sinden yapması bu para biriminin sağladığı istikrarın bir gösterge­si. Gelişmekte olan ülkeler kendi para birimleriyle rahatlıkla borç­lanamadıkları için, bu bağımlılık daha da derinleşiyor.

Ancak bu resmin bir diğer yü­zü var. Doların rezerv para olma­sı, ABD için yalnızca avantaj değil, bir yük de olabilir mi? ABD Başka­nı Donald Trump’ın ekonomi da­nışmanı Stephen Miran’a göre, evet. Geçenlerde Hudson Institu­te konuşmasında Doların rezerv para olmasının ABD’ye “sürekli dış ticaret açığı, sanayi kaybı ve aşırı borçlanma” dayattığını söy­ledi. Ona göre ABD’nin merkez bankasının küresel finansal sis­temin jandarması olarak iş gör­mesinin bedelini Amerikalı işçi­ler ödüyor.

Trump da bütün seçim kam­panyasını ve seçim sonrası politi­kalarını bu kurgu üzerinden yap­madı mı zaten? Donald Trump, ABD’nin küresel ekonomik sis­temde “bedel ödeyen süper güç” konumuna itildiği düşüncesiy­le, küreselleşme karşıtı seçmeni mobilize etti. Make America Gre­at Again sloganının arkasındaki ekonomik mesajlardan biri dola­rın rezerv para statüsünün getir­diği dış ticaret açığı, üretim kay­bı ve istihdam sorunlarının ter­sine çevrilmesiydi. Trump’a göre bu ayrıcalık, Amerikan işçisinin pahasına başka ülkelere hizmet eden bir yük haline gelmişti. Dola­yısıyla onun dış politika ve ekono­mi vizyonu, sadece doların değil, ABD’nin tüm küresel taahhütle­rinin yeniden gözden geçirilmesi üzerine kuruluydu.

Doların rezerv para olması üze­rindeki bu görüşler yeni değil. 1960’larda Fransız Maliye Bakanı Giscard d’Estaing, Doların “aşı­rı ayrıcalık” (exorbitant privile­ge) sağladığını söylemişti. Vangu­ard, Council on Foreign Relations ve IMF gibi kurumların raporla­rı Doların sağladığı düşük borç­lanma maliyeti, likidite bolluğu ve yaptırım gücünün Amerikan devletine ve şirketlerine hala bir ayrıcalık sunduğunu vurguluyor. Bununla beraber Trump yöneti­minde baskın olan siyasi görüş bu ayrıcalığın ABD ekonomisinin yapısal dengesizliklerini derin­leştirdiği, sanayisizleşmeyi........

© Dünya