TÜSİAD vs MÜSİAD
Türkiye’de iş tarihi (business history) az sayıda akademik çalışmanın yapıldığı bir alan. Oysa mevcut haliyle çok zengin olmayan bu literatüre biraz bile baksak geçtiğimiz haftaki TÜSİAD açıklamasını ve bu açıklamaya MÜSİAD’ın tepkisini daha iyi değerlendirebiliriz.
Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti Batılı ülkeler gibi bir kapitalistleşme süreci yaşamadı. Dolayısıyla bugünün gelişmiş ülkelerinde yüzyıllar boyu süregelen mücadele sonucu oluşan sermaye ve emek bilinci bizde tam anlamıyla oluşmadı. Aynı zamanda, Batı’da mutlak otoritenin sınırlandırılması amacıyla talep edilen ve oluşan kurumlar bu topraklara tepeden inme geldiği için toplumun tamamı tarafından da benimsenmedi. Türkiye’nin büyüme ve kalkınmasındaki en önemli yapısal sorunlardan biri kanımca budur.
Devleti yöneten her siyasi görüş de devletin olanaklarını kullanarak kendisiyle uyumlu bir sermaye grubu yaratmaktan çekinmedi. Devletin sağladığı imtiyazlar bazı dönemlerde büyük sermaye gruplarına ithalat önceliği sağlamak oldu; bazı dönemlerde ise yap-işlet-devret modeliyle büyük altyapı projelerini (parçalara bölerek) kendine yakın sermaye gruplarına vermek oldu. Siyaset, 2. Dünya Savaşı sırasında karaborsadan zengin olana da doğanın canına okuyup zengin olana da gerekli ortamı sağladı.
Bunun sonucu olarak da, neredeyse her dönem, devlet ve kamu bürokrasisi sermaye grupları üzerinde bir üstünlük sağladı. Sermaye sınıfının kendi kabiliyetiyle küresel ölçekte rekabet edebilecek ya da serbest piyasa şartlarında önemli bir artık değer (surplus) üretebilecek durumda olmaması devlet ile iş dünyası arasındaki ilişkiyi şekillendiren temel unsurlardan biri oldu. İş dünyası kamu kaynaklarına erişimi olduğu ve taleplerinin karşılandığı sürece devletin mutlak üstünlüğünden hiç şikayetçi olmadı.
TÜSİAD’ın önde gelen üyelerinin toplumdaki bütün hak ve özgürlükleri kaldıran 12 Eylül 1980 darbesini memnuniyetle........
© Dünya
