Kısayol arama hastalığı
Geçtiğimiz iki hafta boyunca Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde en fazla tartışılan konu sokak hayvanları ile ilgili getirilen kanun teklifiydi. Ben de bu konuya nasıl baktığımı bu köşeden aktarmıştım. Bugün, konuyla ilgili eksik bıraktığım yerleri tamamlıyorum.
Bu kanun teklifi “kısayolculuk” diye tarif edebileceğimiz sorunumuzu bize yeniden hatırlattı. İşleyen ve sürdürülebilir bir sistem inşa edip bu sistem içinde gerekenleri yapmak yerine “günü geldiğinde nasılsa bir çaresini buluruz” deyip hiçbir şey yapmıyoruz. Her sorunun kolayca ve kısayoldan zahmetsizce çözülebileceğine dair sarsılmaz bir inancımız var.
Bunun en çarpıcı örneklerinden birine “yeni ekonomi modeli” döneminde şahit olmuştuk. Üretim yapısını değiştirmeden, bu dönemin rekabet koşullarını anlamaya çalışmadan, yapısal reformları hayata geçirmeden faiz-kur-ihracat ekseninde çağdışı kalmış bir anlayış Türkiye’nin bütün sorunlarını çözecek bir reçete gibi sunuldu. Hepimizin de bu hayale inanması istendi. Çok geçmeden de Cumhuriyet tarihinin en büyük krizinin eşiğinden dönüldü. Gelin görün ki bu yanlıştan bir sisteme bağlı kalarak, aklın, bilimin öngördüğü bir anlayışla dönmedik.
Yine üzerinde fazla düşünülmeyen bir kısayol arandı ve Kur Korumalı Mevduat sistemine geçildi. Sonucu gördük: yüksek enflasyon ve sadece geçen sene 800 milyar TL’nin üzerinde zarar eden bir merkez bankamız var. Yani, dönemin önemli bir bürokratının ifadesiyle “ekonomik deney” yapıldı ve sonucuna hepimiz çok ağır bir şekilde ve hak etmeden katlanıyoruz.
Sokak hayvanları konusunda da aynı kısayolcu yaklaşımı gördük. Sorun sürdürülebilir bir sistem içinde ele alınmadı, kısırlaştırma yapılmadı, belediyeler denetlenmedi, görevini yapmayanlara hiçbir ceza verilmedi. Ortaya hepimizin üzerinde hemfikir olduğu bir problem çıktı ve bu problemi çabuk ve kısa yoldan çözme hastalığımız nüksetti. Şimdi, yeni geçen kanun teklifiyle........
© Dünya
visit website