Engelli istihdamı: Sosyal sorumluluk değil, sosyal adalet meselesi
Engelliler Haftası geride kaldı. Belediyeler “farkındayız” afişleri astı, kamu kurumları sosyal medya paylaşımları yaptı, bazı işyerleri birkaç sembolik video yayınladı. Ama soralım: Kaç engelli birey bu hafta iş bulabildi? Kaç kişi iş yerinde eşit koşullarda çalışmaya devam edebildi?
Gerçeklerle başlayalım. Avrupa Birliği’nde engelli bireylerin yalnızca )’u yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altındayken, bu oran Türkiye’de w. OECD ülkelerinde engellilerin istihdam oranı D, işsizlik oranı ; Türkiye’de işgücüne katılım oranı ise yalnızca ". Türkiye, engelli istihdamı için milli gelirinin yalnızca %0,1’ini ayırıyor. Bu oran Norveç’te %4, Hollanda’da %5. Bu istatistikler engelli bireylere yönelik bakış açımızı fazlasıyla gösteriyor.
Son yıllarda 50 binden fazla engelli birey E-KPSS’ye girdi ama sadece 2 bini kamuya yerleştirildi. Kamu kontenjanı ise sadece 9 kişi artırıldı. Adını koyalım: Bu ülkede hem kamu hem de özel sektör engelli istihdamını bir yük olarak görüyor. Çözüm ise belli: Kamu öncülük etmeli, özel sektör teşvik edilmeli.
Yukarıda verdiğim istatistiklerden daha düşündürücü olan ise engelli vatandaşa bakış açısı. Bu bireyler şefkat değil, adalet istiyor. Bir engelli vatandaşımızın şu sözünü unutmuyorum: “Sadaka istemiyorum, alnımın teriyle hak ettiğim ücreti kazanacağım bir iş istiyorum.” Yani mesele, sosyal sorumluluk projesi değil; hakkaniyetli bir istihdam politikası olmalıdır.
İlk adım, engelli bireylerin istihdamını sağlayan Destekli İstihdam Modelini ülke çapında yaygınlaştırmak olmalı. Bu modelde engelli birey, ilgi alanlarına ve becerilerine göre bir işe yönlendiriliyor, hem işçi hem işveren........
© Dünya
