Hissedilemeyen büyümenin anatomisi
Geçtiğimiz hafta iki önemli makroekonomik veri açıklandı. Hafta başında duyurulan çeyreklik büyüme verisi, ortalama piyasa beklentisi olan %0,5’in oldukça üzerinde, %1,1’lik bir artışa işaret etti. Bir önceki çeyrekteki %1,6’lık büyüme ile kıyaslandığında %1.1’e gerileyen büyümede bir momentum kaybı olduğu söylenebilir. Ancak TCMB’nin 2026 sonu için koyduğu ’lık enflasyon hedefi, ve bu hedefi tam ortasına alıp “gerçekleşme ihtimalinin yüksek olduğunu” ima eden tahmin aralığı göz önüne alındığında, büyümedeki bu hafif yavaşlama trendinin enflasyonda 2026 yılında beklenen 15 puanlık bir dezenflasyon hedefini karşılamaktan uzak olduğunu söyleyebiliriz.
TCMB, ’lık yıl sonu enflasyon hedefine gerçekten bağlıysa, 2026 yılında reel faizi düşürmeden (hatta belki artırarak) yola devam etmek zorunda görünüyor. 2025 yılının ikinci yarısında yüzde 10’a yaklaşan reel politika faizine rağmen yüksek kalmaya devam eden enflasyon beklentileri ve dirençli kalan büyüme, parasal aktarım mekanizmasının etkin şekilde çalışamadığını gösteriyor. Enflasyonla mücadeleyi en maliyetsiz hale getiren kredibilite rüzgarını arkasına alamayan merkez bankası, kapsamlı bir kalkınma programının da yokluğunda enflasyonu düşürmek için talebi düşürmekten başka yok bulamıyor. Gelgelelim iki buçuk yılı bulan yüksek faiz ortamında reel sektörün ve hanehalkının bir yandan “büyümeyi hissedemiyoruz” diğer yandan “bu kadar yüksek faizle daha fazla ilerleyemeyiz” serzenişlerine kayıtsız kalamayan bir merkez bankasının “kemer sıkmaya devam” diyebilmesi de hiç kolay değil.
Kasım 2024 itibarıyla, 2025 sonu için belirlenen !’lik hedefin yaklaşık 10 puan üzerinde bir enflasyonla yılı kapatacak olan bir merkez bankası, normal şartlarda faiz indirimine uzak durmak zorundadır. Diğer yandan, bu kadar uzun süren ve 2025 boyunca giderek........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Waka Ikeda
Mark Travers Ph.d
John Nosta
Daniel Orenstein