menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Siyaset ve ekonomi

25 1
24.03.2025

Bir kez daha siyasi gelişmelerin ekonomik gidişatı olumsuz etkilediği bir dönemde­yiz. Son günlerde yaşanan gelişmelerin mali­yetinin hem finansal piyasalarda hem de re­el sektörde yüksek olacağı tartışma götürmez bir konu.

Diğer taraftan, uygulanan ekonomi politikaları devam etse de oluşan güven kay­bı ve bunun yarattığı yüksek risk primi açısın­dan sürdürülebilirliği zorlaşacak.

2023 Haziran seçimleri sonrasında uygula­maya konulan dezenflasyon programının iki ayağı vardı. Birincisi TL’nin reel olarak değer­lenmesi ve bunun sonucu olarak mal üreti­mindeki girdi maliyetlerinin düşük tutulma­sıydı. Diğeri de TL’ye pozitif reel faiz uygula­ması yoluyla iç talebin baskılanması ve talep enflasyonun önüne geçilmesiydi. TL borçlan­manın pahalı, döviz kurlarının istikrarlı oldu­ğu bir ortamda döviz kredisi kullanabilen fir­malar elbette döviz kredisi kullanmayı tercih ettiler. Bunun sonucunda BDDK verilerine göre şirketlerin döviz cinsinden kredileri Ha­ziran 2023-Mart 2025 döneminde 52 milyar dolar arttı. Yabancı para ticari kredilerin top­lam kredilere oranı yüzde 43’ten yüzde 50’ye çıkmış oldu.

Haziran 2023’te bankaların dış borç çevir­me oranı yüzde 100, diğer sektörlerin yüz­de 80 seviyesindeydi. Ocak 2025’te bu oran bankalarda yüzde 121, diğer sektörlerde yüz­de 122 seviyesinde. Bir başka deyişle, yaban­cı para cinsinden kredi kullanma eğilimi yurt dışı kaynaklı olarak da önemli miktarda artış........

© Dünya