Türkiye’nin küresel asgari vergide “erken adımı” fırsat mı risk mi?
Ekonomik sıkıntıların had düzeyde olduğu bir ortamda vergi teşviklerini budamak makul bir davranış mıdır? 6 Şubat 2023 elim depremi sonrası 7440 sayılı Kanun ile başlayıp, 7524 sayılı Kanun’la yurt içi asgari kurumlar vergisi ve küresel asgari kurumlar vergisinin getirilmesiyle devam eden süreçte vergi teşviklerinin adım adım anlamsızlaştırılmasını izliyoruz. Bunun mali teşvik-kriz yönetimi paradigmasıyla çelişip çelişmediği öncelenmesi gereken bir konu.
Devletlerin, işletmelerin çeşitli yapılarla vergi muafiyet, istisna ve indirimlerini (kısaca vergi avantajlarını) “kötüye kullanarak” daha az ya da hiç vergi ödemeye yönelik davranışlarıyla gerek ulusal ve gerek uluslararası düzlemde mücadele etmeleri tabidir. Üstelik, büyük resimde “vergi adaletsizliği”ni, işletmeler bağlamında ise “haksız rekabeti” engellemek bakımından zorunludur.
Ancak sorun şu: iktisadi nitelikli vergi avantajlarının (/vergi teşviklerinin) temel varlık nedeni, kamu yararını sağlamaktır. Her bir vergi avantajı, aynı mali güce sahip diğer vergi mükellefleri kadar değil, onlardan daha az vergilendirme anlamına gelir. Bu nedenle, eşitlik ilkesinden sapma yaratırlar. Eşitlik ilkesinden her sapma ise, bir meşruiyet temeli, başka bir deyişle “haklı neden” gerektirir. Bu haklı neden ise, çoğunlukla -sosyal devlet ilkesinden kaynaklanan- kamu yararıdır.
Somutlaştırmak gerekirse; örneğin çevre dostu (/yeşil) enerji üretimine yapılan yatırım sonucu elde edilen kazançlardan daha az vergi alınması öngörülmüş olsun. Amaç belli: işletmelerin yeşil enerji üretimine yatırım yapmalarını sağlamak, böylece hem çevreyi korumak hem de enerji maliyetini azaltmak. En az efektif vergi alacağım dendiğinde, işletmeler böyle bir yatırımı cazip bulmayabilir. Özel sektör yatırım yapmazsa, kamu sektörü devreye girmek zorunda kalır; yani, devlet KİT’ler üzerinden bu işi yapar, ki bu da toplanan verginin bir kısmının buraya aktarılması anlamına gelir. En az vergi alacağım derken, yeşil enerji üretimi maliyetini tamamen üstlenmek gibi bir sonuç ortaya çıkar. Bu mantıklı mı ve kamu yararına uygun mu?
Küresel asgari kurumlar vergisi, özünde hiç ya da düşük vergi alınması sonucunu doğuran düzenlemeleri, yani vergi avantajlarını hedef alan bir projedir. Vergi teşviklerini tamamen ortadan kaldırmasa bile, etkisini sınırlamayı amaçlamaktadır. Çünkü, konsolide geliri 750 milyon Avro üzerinde olan çok uluslu bir işletmenin faaliyet gösterdiği her ülkede ayrı ayrı en az efektif vergi ödemek zorundadır. Bu, şu üç kuralla sağlanmaktadır:
1- Nitelikli Yurtiçi Asgari Tamamlayıcı Vergi (Qualified Domestic Minimum Top-Up Tax – QDMTT): Her ülke, grup şirketlerinin kendi sınırları içindeki karlarını önce kendisi % 15’e tamamlayabilir; böylece ek vergi başka ülkelere gitmez.
2- Gelire Dahil Etme Kuralı (Income Inclusion Rule – IIR): Çok uluslu grubun nihai ana şirketi, düşük vergilendirilmiş yan/dış iştiraklerinin karlarını kendi ülkesinde ek vergi (top-up tax) yoluyla % 15’e tamamlamakla yükümlüdür.
3- Yetersiz Vergilendirilmiş Kar Kuralı (Undertaxed Profits Rule – UTPR): Eğer IIR uygulanamıyorsa (örneğin ana şirket düşük vergili bir yargı alanındaysa), diğer grup şirketlerinin........
© Dünya
