Talmud’un Avrupası
Antik Yunan felsefesinin kurucu babalarından olan Heraklitos’un ‘Panta Rhei’ yani ‘her şey akar’ ifadesi, kanımca düşünme ve anlama eylemlerinin bir ön koşulu. Zira ister sosyolojik, ister psikolojik, ister politik analiz yapalım çerçevemizin içerisine giren yeni bir şeyler hep var ve her dem yeni bir parametreyi analizimizin içerisine katmak durumundayız. Uluslararası ilişkiler alanındaki analizlerde ise ne söylersek söyleyelim zaten ‘şimdilik’ kaydıyla geçerli. Düzen daimi bir değişim halinde ve sürprizler hep kapıda.
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in kısa süre önce sarf ettiği “Avrupa, Talmud’un değerlerini benimsiyor” cümlesi de birçokları için böyle bir sürpriz içeriğine sahip. Bu söylem Avrupa’nın özünde bir Hristiyan topluluğu mu; bir Yahudi-Hristiyan karışımı mı; çok dinli liberal bir halk topluluğu mu; yoksa seküler ve nötr, yani inanç, etnisite, ırk gibi toplumsal kimlikleri baz almayan idealist bir bütünleşme mi olduğu konusundaki tartışmaları da beraberinde getiriyor.
Bu konuda kafalar oldukça karışık. Örneğin Avrupa somut bir toprak alanı ya da bir kıta mı yoksa siyasi gündeme göre bir genişleyip küçülebilen, güncellenen bir coğrafi tasarım mı? Avrupa Birliği tamamlanmış bir siyasal bütünleşme projesi mi, geçici bir ittifak sistemi mi yoksa boş bir bürokratik kurgu mu? Avrupalılık bir toplumsal kimlik mi; bir uygarlık ya da yaşam stili mi? Avrupa, Avrupa Birliği ya da Avrupalılık diye bir şey gerçekten var mı? Varsa neye benziyor?
Herkesin........
© Dünya
