menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Coğrafya beladır

65 13
02.06.2025

İbn Haldun’un asırlar önce söylediği ve dille­re pelesenk ettiğimiz “coğrafya kaderdir” sö­zü arka metninde bir “coğrafya beladır” anlamı­nı da barındırır. Toprak, altındaki ve üstünde­ki nimetlerle en büyük hazinedir ve tarihin her döneminde hazine avcısı eşkıyalar o topraklara musallat olurlar.

Hazine sandığı dolu olan bir toprağı ele geçir­mek yani fethetmek insanlık tarihinin en kadim siyasi hedeflerinden birisidir. Zira siyaset özün­de bir egemenlik kurma ve sonrasında bu ege­menliği koruma faaliyetidir. Siyasi merkezde güç ve değer birikimi ise bunun vazgeçilmez ön koşuludur. Birikim büyüdükçe korunması güç­leştiğinden, fethin sürdürülmesi kaçınılmaz ha­le gelir. Toprak sahipliği yeni toprak iştahını ar­tırır. Lakin obez coğrafi yayılmanın sonunun da­ğılma olduğuna tarih en bilge şahittir.

Egemenliğin inşası ve korunması açısından her toprak aynı değere sahip değildir. Zaman ve koşullar, coğrafyalara atfedilen önemi farklılaş­tırır. Örneğin; antik çağlarda su kenarlarındaki topraklar egemenlik kapısının anahtarını sağ­larken, orta çağın tarım uygarlığında ekilebilir geniş araziler, erken sömürgecilik döneminde denizler ve limanlar öne çıkmıştır. Kapitalizm öncesi merkantilist dönemde altın ve gümüş ba­rındıran topraklar değerli hale gelmiş, sanayi toplumunun gelişimi ile birlikte kömüre ulaşım öncelikli kazanmıştır.

20. yüzyıl bir petrol çağıdır ve sonrasında do­ğalgazın da eklemlenmesi ile birlikte Ortadoğu ve Hazar havzası küresel güç mücadelesinin ana cephesi haline gelmiştir.

Coğrafyalarla siyaset arasındaki bağa vurgu yapan “jeopolitik” kavramının üreticisi Rudolf Kjellen’den........

© Dünya