Sanayicinin sessiz çığlığı
Geldik 2025’in Mayıs ayına. Türkiye ekonomisinin görünümü, ne yazık ki hâlâ yüksek belirsizlik başlığı altında değerlendirilmeye devam ediyor. Kimi veriler iyileşmeye işaret etse de, sahadaki üretici, sanayici ve ihracatçının nabzı aynı şeyleri söylemiyor.
Makroekonomik göstergeler ile reel sektörün gerçekleri arasında derin bir uyumsuzluk söz konusu. Merkez Bankası’nın enflasyonla mücadele kapsamında uyguladığı sıkı para politikası, politika faizini P’ye taşıdı. Bu adım, kısa vadede kur baskısını törpülese ve döviz talebini dizginlese de, reel sektöre ciddi maliyetler bindirdi. Banka kredilerine erişim zorlaştı, kredi maliyetleri katlandı. Bu da yatırım iştahını azaltmakla kalmadı, birçok KOBİ için ayakta kalma mücadelesini daha da zora soktu.
Enflasyon tarafında ise tablo halen netleşmiş değil. Mart 2025 itibarıyla yıllık TÜFE h seviyelerinde. Üretici enflasyonu (ÜFE) de çift hanelerde kalmaya devam ediyor. Hammadde ve enerji maliyetleri halen yüksek; özellikle dövize bağımlı üretim yapan sanayiciler, fiyat tutturmakta büyük güçlük çekiyor. Yani ne iç pazarda tüketiciye satabiliyorlar, ne dış pazarda rekabet edebiliyorlar.
Sahadan aldığımız sinyaller, üretim planlarını öteleyen, yatırım kararlarını erteleyen ve hatta küçülmeye giden firmaların arttığını gösteriyor. Özellikle enerji yoğun sektörler ve ara malı üreticileri, hem finansmana erişimde hem de dış pazarda zorlanıyor. Üstelik iç pazarda da satın alma gücü ciddi şekilde erimiş durumda. Talep daralması, yeni kapasite yaratmanın önündeki........
© Dünya
