Kalkınma cinsiyet eşitliği gerektirir
Gezegenin geleceği için doğal kaynakları korumak, karbon emisyonunu azaltmak, yeşil enerjiye geçmek… Bunların hepsi sıkça duyduğumuz başlıklar. Ama Birleşmiş Milletler’in 2015’te belirlediği 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amacı arasında biri diğerlerinden biraz daha az konuşuluyor: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği.
Oysa bu madde, diğerlerinin temelini oluşturuyor. Kadınlar eşit değilse, hiçbir kalkınma hedefi tam anlamıyla gerçekleşemez. Sürdürülebilirliğin özü, geleceğe zarar vermeden bugünü yaşamaksa, kadınların her alanda eşit katılımı neden hâlâ tartışma konusu? Eğitime, istihdama, siyasete, sağlığa…
Kadınların sistemin dışına itildiği, geri planda tutulduğu bir yapının uzun vadede ayakta kalması mümkün mü? Bu soru bir empati testi değil, kalkınmanın ön koşulu. Kadınların dışlandığı ülkeler, ekonomik olarak daha az gelişiyor. Sosyal uyumu yakalayamıyor. Ekolojik politikaları bile daha kırılgan kalıyor. Çünkü eşitlik, sadece hak değil, aynı zamanda bir sistem güvencesi.
Türkiye’nin 2021’de İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi, kadınların can güvenliği açısından ciddi bir kırılma noktasıydı. Bu sözleşme, taraf devletleri kadınlara yönelik şiddeti önlemek, şiddet mağdurlarını korumak ve failleri cezalandırmakla........
© Dünya
