Buluttan çakan kıvılcımlar: Türkiye ekonomisinde yapay zeka ve hizmet sektörü
Üst düzey yatırım konferansları derinlikli fikirlerin tartışıldığı bir sahneye dönüşürler. Protokol, bu tip organizasyonlarda yerini alabilir. Kamu – özel sektör iş birlikleri (PPP) böyle doğar. Yapay zekanın başrole soyunduğu günümüz dijital dünyasında bilişim sektörü bu tarz etkinliklerin vazgeçilmezi haline geliyor. O yüzden sahnede spotlar protokolden ziyade zihinsel dönüşüme odaklanıyor.
Kariyerlerini çarşaf çarşaf (spreadsheet) Excel dosyalarında kurmuş teknoloji liderleri “low code / no code” diyerek yeni dönemin acımasız mottosunu ilan ediyorlar. 80’lerin Lotus 1-2-3 kara ekranından devralınan Excel, artık sezgisel arayüzlere bırakıyor yerini. Aynı dönemin “DOS” tabanlı geleneklerinden Bloomberg de BQuant LAB fonksiyonu üzerinden Python bazlı yapay zekâ altyapısıyla birleşiyor. Artık yapay zekâ, kod yazmadan üretim gücü sunuyor.
Teknoloji kanaat önderlerine göre, insan–yapay zekâ iş bölümü yakın gelecekte bütünleşecek. Bilişimcilerin yaklaşımı, finans özelinde profesyonellerin hâlâ vazgeçilmez olduğu teziyle çarpıcı biçimde örtüşüyor: Doğru sorularla eğitilen yapay zekâ, ancak doğru yönlendirmeyle değer katabiliyor. 24 ay önce yapay zekâya karşı duyulan mesleki korkular, yerini insan ve makinenin birbirini tamamlayacağı fikrine bırakmış. Panellerde duygusal zekânın analitik yetilerden baskın hale geleceği, orijinal içerik üretiminin öne çıkacağı konuşuluyor.
Hazır giyim bu dönüşümün aynası. Spor ürünleriyle öne çıkan Nike, uzun süredir sürdürdüğü fason üretim modeliyle artık rekabette zorlanıyor; hissesi 2021 zirvesinden bu yana yaklaşık e gerilemiş durumda. Oysa bir dönem fason üretim küresel tedarik zincirinin devrimiydi. Adidas gibi markalar ise sınırlı özel serilerle genç tüketicide sadakati koruyarak yeniden konumlanabiliyor. Türkiye’de tekstil ve hazır giyim başta olmak üzere birçok sanayi sektörü kurdan şikâyetçi; ancak sorun yalnızca kur değil. Küresel ölçekte fason modele dayalı yapı........
© Dünya
