Korkuya da ümitsizliğe da hayır!
Müslümanlar Uhud Savaşında düşmandan büyük bir darbe almışlardı. İslam Ordusunun büyük komutanlarından, sancaktarlarından bazıları şehit olmuştu. Hazreti Hamza gibi bir komutan, Musab gibi bir sancaktar şehitler kervanına katılmıştı. İslam Ordusunun Başkomutanı Resulullah(s.a.v) yaralanmıştı. Allah’ın Aslanı, savaş cephesinin en cesur komutanı Hazreti Ali de yaralanmıştı. Bin kişilik İslam Ordusunun üçte biri ya bizzat münafık oldukları için ya da münafıkların hile ve tuzaklarına aldanarak, ölüm korkusu ve dünya sevgisi yüzünden Müslümanları şirk ordusuyla baş başa bırakıp geri çekilmişti. Her yedi Müslümandan biri şehitler kervanına katılmıştı.
Korkunç derecede yorgun, yaralı ve acı bir darbe almış İslam Ordusu Resulullah’ın emriyle Medine’ye geri dönmüştü. Zafer sarhoşluğu içinde olan Mekke Şirk Ordusu, bu durumu fırsata çevirip Müslümanlara ölümcül bir darbe vurmak, İslam tehlikesini bertaraf etmek istiyordu. Kesin bir zafer kazanmadan geri dönmek istemiyorlardı. O yüzden ilk önce Müslümanları ümitsizliğe düşürüp direnme güçlerini kırmak için ajanlarını Medine’ye gönderdiler. Müşrik ordunun ajanları, Medine’deki münafık unsurların da desteğiyle Müslümanların arasında bir korku atmosferi oluşturmaya çalıştılar. Mekke Ordusunun Medine’nin üzerine doğru geldiği,........
© Doğruhaber
visit website