Allah’ım! Kendimi Sana Şikâyet Ediyorum!
Allah’ım!
Artık konuşmanın, kelimelerin, sözün anlamını yitirdiği; imanın, cesaretin, fedakarlığın, ilahi aşkın, tevekkülün, tahammülün, yürek yakan acının, hüznün, kederin dile geldiği, kor gibi yakan imtihan ateşinin yüzlerdeki maskeleri çekip aldığı bir zaman diliminde kaybolmuş, benliklerini unutmuş, mazlumların çığlıklarına kulaklarını kapatmış insan denizinin ortasında boğulmamak için çırpınan biçarelerden biriyim.
Yüreğim korkuyla dolu; tüylerim diken diken… İmanı ve ihlası başka biliyordum şimdiye kadar; Gazze’nin, Batı Şeria’nın, Şehit Heniye ve Şehit Aruri’nin çocuklarından gerçek imanı, ihlası, Allah aşkını, din uğrunda yaşanan fedakarlığı ve tevekkülün ne demek olduğunu öğrenene kadar… Utanıyorum! Dua etmeye bile utanıyorum… Cenneti istemeyi en büyük kabahat sayıyorum!
Allah’ım!
Utanıyorum yaşantımdan! Kendimi sana şikâyet ediyorum! Evlatlarının kemiklerini moloz yığınlarının arasından toplayıp küçük bir torba içinde bir bebek taşır gibi kucağında taşıyıp, “Rabbim böyle takdir etmiş” diyen tevekkül abidesi ananın sessiz çığlığı yüreğimi harap etmediği için utanç içindeyim! “Baba, bir........
© Doğruhaber
visit website