Gülümse…
Sümbül tanesi, bak buldozerler geldi, sırtlanlardan daha vahşi Siyonistlerin lanetlenmiş sırıtışını karıştırıyorlar mukaddes coğrafyamızın rengine. Demek renginle süslenecek Kudüs ey kırmızı gül! Gülümse.
Biliyorum, karın derileri sırt kemiklerine yapışmış çocukların, durmadan inliyorlar karşısında ama gülümse.
Göğsünü doyur hür rüzgarlarla, kaldır bakışını onurla, yağan yağmura bak, sonra kana kana iç şehadet şerbetinden ve gülümse! Çünkü bombalar yağmur olmuşsa başına, işte o an bil ki sen gerçekten Mü’minsin. O bomba yağmurunun altında, bir gözünden hüzün yağsın ama öfken de kudursun ki mücadelen çıldırsın devasa ruhunu kabzetmeye yetmeyen bedeninde. Ve diğer gözünle de mutlaka gülümse!
Görüyorum, toz duman içindesin, binalar yıkılıyor kafana, son teknolojiden uçaklar ve fosforlu füzeler ateş saçıyor etrafına, tanklar ateş kusuyor biliyorum. Ama sen yüreğinin ateşinin içinde selametle otur ve gülümse. Çünkü o esnada, odunu insan olan ateşten azad olmuşsundur ve artık selamete ermiştir imanın. Hakkındır, gülümse!
Belki bir elinle bebeğinin kara gözlerini kazıyorsun kabarık kolonların üstünden. Diğer elinle, kolonun altında ezilmiş yavrunun dışarıda kalmış minik ellerini tutmuşsun bu esnada. Ya da hemen yanında,........
© Doğruhaber
visit website