Bilginin Cahilliği
Deneyimleyebileceğimiz en büyük çelişki, galiba “bilgi” ile ilgili olanıdır. Bilgili-Bilge, Aydın-Entelektüel… gibi ayrımlarla açıklamaya çalıştık ama kavram fakirliğimiz hala devam ediyor. Yetmedi, zihnimizdeki karmaşa bir türlü giderilemedi. “Bilgi nasıl oluyor da bu denli bizi bilmez kılabiliyor” sorusunun cevabı hala netleştirilemedi.
Kaldı ki Rabbimiz: “(Resûlüm!) De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? (Zümer Suresi: 9. Ayet) diyordu.
Örnekleyelim. Amr Bin Hişam, kavminin liderlerindendi. Muhtemelen toplumunun standartlarının çok üstünde bilgi birikimi vardı. Öncelikle coğrafyasının okuma yazma bilen nadir insanlarındandı. Ona “Ebu’l Hakem” (bilgeliğin babası) lakabıyla sesleniliyordu. Ayrıca oldukça zengin bir tüccardı, dış devletleri gezmişliği ve muhtemelen yabancı dil bilmişliği vardı. Çünkü dış devlet bürokratlarıyla oturup kalkıyordu.
Diğer tarafta ise, Habeşli siyahi Bilal, okuma yazma bilmeyen bir köleydi. Bürokratlarla, profesörlerle, edebiyatçılarla oturup kalkmışlığı yoktu. Muhtemelen Ebu’l Hakem’in bilgisinin onda birine bile sahip değildi. Pagan inanç, ona medeniyet diye dayatıldığında, vahdeti, derin felsefeler yerine, “ehed!” gibi bildiği sade bir kelimenin ısrarlı tekrarıyla savunuyordu.
Acaba Allah'ın ümmi Resulü, bu iki örneklemden hangisine “Ebu Cehil” (Cahilliğin babası) lakabını........
© Doğruhaber
