Sırrı Süreyya’yı beklerken…
Adıyamanlı Türkmen bir ailenin çocuğu. Babası solcu, annesi dindar, kendisi devrimci…
İlk hapishane deneyimini 1978’de lise 2. sınıf öğrencisi iken Kahramanmaraş katliamı protestosuna katıldığında yaşıyor. 12 Eylül 1980’de siyasi faaliyette bulunmaktan tutuklanıyor. Sonrası da var.
7-8 yılı hapishanelerde geçse de hapis yatmışlığını rütbe gibi kullandığını gören hiç olmadı. “Hapishaneler de memlekettendir” demiş birinden, bu zaten beklenmezdi.
Lügatinde bazı kelimeler eksik. ‘Kibir’ yok mesela. ‘Kurnazlık’ yok. ‘Yalan dolan’ yok. Dümdüz yürüyen bir adam. Onunkisi; ‘hasbilik’, ya da ‘içtenlik’. Hangi kelimeyi tercih ederseniz…
Sahici gülümsüyor. Her gülümsemesine, hayatının yansıması olarak, yaşadıklarından süzülmüş ince bir hüzün eşlik ediyor.
Türkiye’de konuşulan her dilde fıkra anlatabilir. Herkesle göz hizasından konuşabilir, muhabbet edebilir, muhabbetle tartışabilir, şakalaşabilir. Kapısı, gözü, gönlü, kulağı herkese açık.
Her zaman, her yerde, kendisini olduğu gibi tutup sözünü, sorumluluğunu,........
© Diriliş Postası
