Halys, Donuz ve Kral Yolu
Har.4: MÖ 5. Asır. Darius Haritası. Hatalı olarak Kızılırmak’ın batısı Isparda [Isparta] gösterilmiştir [İnternetten alınma].
Makalenin amacı, son günlerde sıkça konuşulan doñuz ve doñuz eti konusunda Anadolu’da coğrafî sınır olan Halys Nehri ile Kıral Yolu’nun neresi oldukları hakkındadır. 1890 yılında Anadolu’nun Tarihî Coğrafyası adlı bir kitap yazan ünlü papaz ve arkeolog Ramsay, Halys ırmağının doğusunda doñuz eti yenilmediği gibi, nefret edilirken, Halys’in garbında tam tersi olduğu; doñuzun yenildiği ve kutsandığını söyler. Doğu-Batı arasında sınır olan Halys, Kızılırmak değildir ve Anadolu’da iki Halys daha vardır. Hattiler’den, belki daha önceden Doğu Batı arasındaki sınır, Kemer Boğazı’ndaki Halys’tir. Bu Halys, bilâhare sınır özelliği kalmadığı için olsa gerek kendini yok etmiştir.
Açar Kelimeler: Anadolu’nun Tarihî Coğrafyası, Remsi [Ramsay], Halys, Doğu-Batı Sınırı, Doñuz [Domuz], Kıral Yolu
Bu makaleyi, Remsi’nin [W. M. Ramsay] 134 yıl evveline ait Kıral Yolu, Halys ve doñuz hakkındaki görüş ve düşüncelerinin tenkidi üzerine bina edeceğim. Önce ondan alıntılar yapacak, sonra da kendi fikirlerimi tartışacağım. Ancak yeri gelmişken Ramsay adını, okunduğu gibi Remsi yazdığım için beni eleştirenlere, kitabın mütercimi İffet Mihri Pektaş’ın, bugün hepimizin Kral şeklinde yazdığı bir kelimeyi 1950’lerde Kıral yazdığını hatırlatırım. Maalesef genetiğimiz o kadar çok bozuldu ki, bir İngiliz gibi ufuk yerine vizyon, görev yerine misyon der olduk. Remsi’den:
Herodot İran devrine ait olup Efes'ten Kilikya geçidi ile Susa'ya giden büyük bir yolu tarif eder. Bu yola “Kıral Yolu” derlerdi. Çünkü büyük hükümdarın bütün muamelâtı buradan geçerdi. Bütün hükumet işleri için en kestirme yol burası idi. Bu yolun Halys nehrini bir köprü ile geçtiğini Herodot Sinop’taki tüccarların hikâyelerinden duymuştu. Anadolu’da biri cenuptan öteki şimalden olmak üzere yalnız iki yol geçer. Eğer bu “Kıral Yolu” cenuptan geçmiş olsaydı Halys ile bir münasebeti olmazdı; onun için bunun şimalinden geçen yol olması lâzım gelir.
Cenuptan geçen yol, Yunan-Roma devrine ait büyük şosedir ki, Anadolu’nun tarihi, altı yedi asır tamamiyle bu yola bağlı kalmıştır. Bu yol, Efes’ten Kilikya geçidine büyük bir dönemeç yaparak giden şimal yolundan hem çok daha kısa, hem daha arızasız ve kolaydır. Tabiatın Adalar Denizi sahilinden yaylanın yüksekliğine doğru açtığı tek ve tabii gidişi takip eder. Hâlbuki şimal yolunun garp kısmında yüz millik bir mesafe gayet çetin ve arızalıdır. Acaba Iran neden, bu güç ve dolambaçlı gidişi, düz ve kolay gidişe tercih etmiştir? Bunun tek sebebi şu olabilir: İranlılar, daha eski ve mevcut bir yolu muhafaza ve idame etmişlerdir. Bilhassa “Kıral Yolu’nun” Kilikya'dan Susa'ya giden şark kısmının İran kudretinin başlangıcından çok eski olduğu ve Asuri........© Dikgazete.com
visit website